Veganlık ya da Veganizm; hayatın her aşamasındaki ve etkileşime girdiğimiz her üründeki hayvan etmenini elimine etmek, nihayetinde insanlar için hayvanların öldürülmediği, eziyet çekmediği, tutsak edilmediği ve çalıştırılmadığı bir norma ulaşma çabasıdır.
Dünyanın en eski vegan kuruluşu olan (1944) İngiltere merkezli The Vegan Society’ye göre ise veganizm, “…hayvanların yiyecek, giyecek veya başka herhangi bir amaçla her türlü sömürüsünü ve zulmünü -mümkün ve uygulanabilir olduğu ölçüde- dışlamaya çalışan bir felsefe ve yaşam biçimidir.”
Veganlığa dair tanımlar çağın ruhuna göre güncellenebiliyor, ya da kapsamı akımdan akıma, hatta bireylere göre değişiklik gösterebiliyor fakat yukarıdaki satırlarda kalın karakterle dikkat çektiğimiz koşul pek değişmiyor.
‘Vegan otomobiller’ olarak bir konu başlığı belirlenince, teknolojik yeni bir sürü oyuncak ve bilimsel gelişmelerle bezeli bir yazı çıkacaktır ümidiyle araştırmaya daldık fakat ‘cahildik sosyal marketing’in rengine kanmışız’.
Tepeden tırnağa vegan oto ‘henüz’ yok
Otomobilde veganlık tartışmaları şu an için döşeme ve kabin malzemeleri ile sınırlı. Yani tepeden tırnağa vegan otomobil diye bir şey yok, bu konuda çalıştığını duyurmuş herhangi bir kurum yok, bunu uzun vadede hayal ettiğini belirten sektörle yakından alakalı tek bir şahıs yok. Yokluklar karşısında yılmamak lazım, araştırmayı derinleştirmek lazım deyince de: Vegan motosiklet yok, vegan e-scooter yok, vegan bisiklet var ama yok gibi…
Neye göre, kime göre vegan?
Bu yokları yazarken, söyle bir kıstas belirledik: Bireyin kullandığı, satın aldığı son üründe ya da son üründe yer alan bir parçanın üretiminde hayvansal ürün/yan ürün kullanılmamış olması, doğrudan hayvan emeği, tutsaklığı ve sömürüsünden istifade edilmemiş olması. Neden %100 bir vegan otomobilin tartışması bile yok, çünkü çelik üretiminde hayvansal yağ kullanılıyor. Kullanılmadığı durumlar da olabiliyor, ama bunu bilmek mümkün değil ve çelik üreticileri için bu bir gündem bile değil. Standart bir binek araç satın aldığınızda, aracın en büyük kısmını oluşturan çelik ve diğer metal malzemeler hayvansal yağ kullanılarak üretiliyor.
Dahası birçok plastik ve polimer malzemenin üretiminde de hayvansal yağ ve yan ürünleri kullanılabiliyor. Bir vasıta alırken emin olabileceğiniz bir şey var ise o da kesinlikle hayvan kaynaklı malzemeler kullanılarak üretildiğidir. Sadece metal ve plastik malzemelerin üretimi değil, elektronikler içinde kullanılan değerli metallerin işlenmesinde de hayvansal ürünler kullanılıyor, daha da ötesi elinizde tuttuğunuz telefonun bir arada durmasını sağlayan yapışkanın içinde de hayvanlardan elde edilen jelatin kullanılmış olabilir. Bunları dikkate alırsak, akıllı telefonlar, bilgisayarlar, TV’ler, tüm beyaz eşyalar, asansörleri uzayacak dev bir listenin tepesine yazabiliriz. Ve tüm bu liste mümküniyatın dışında kalır ve uygulanabilir ölçülere sığmaz taşar. Modern hayat yaşanılmaz olur. “Mümkün ve uygulanabilir olduğu ölçüde”. Sadece bu ifade üzerine odaklanırsak veganlığın duruşuna ve amacına bence gölge düşürmüş oluruz, çünkü veganlığın tanımının devamı, sadece bugünü değil, geleceği de içeriyor; hayvanlar, insanlar ve çevre yararına hayvanların dahlini gerektirmeyen alternatiflerin geliştirilmesini ve kullanılmasını teşvik etmek.
Dünyanın geleceği için…
Veganlık çok yeni bir akım, tarihte vejeteryan topluluklar, dinler ve inanç sistemlerine rastlıyoruz ama veganlık geçtiğimiz yüzyıla kadar tam anlamıyla uygulanmış ya da idealize edilmiş değildi. Son 5 yılda kendini vegan olarak tanımlayan insanların sayısı, tarihin geriye kalanındaki veganlardan daha fazla. Bu artışın ivmesi bir tarafa, sayısal artışın devam edeceği kesin gözüküyor.
Şu an bile gıda, kozmetik ve kıyafet sektörlerinde neden oldukları değişiklik ve farkındalık kayda değer ve takdiri hak ediyor.
Tüm veganları yöneten bir üst akıl olduğu kanısı kimsenin aklında yeşermesin, fakat veganizmin nihai amacı için de bu doğru bir strateji. Et, deri, süt ürünleri, yumurta gibi en çok sayıda hayvanı, en doğrudan şekilde etkileyen sektörler üzerinde bir değişiklik ateşlemek, bu sektörlerin tüketicilerinde farkındalık yaratmak (olumsuz ya da olumlu) hedefe doğru atılmış güçlü bir adım.
Tüm vegan ürünlerin, vegan olmayan araçlarla dünyanın her tarafına taşınıyor volduğu, vegan olmayan tesislerde, vegan olmayan makinelerle üretilip paketlendiği, vegan olmayan alanlarda ve araçlarda depolandığı saklandığı gerçeği hiçbir yere gitmiyor. Ama bu veganların inandıklarına ve veganizmin amacına gölge düşürmüyor.
%100 vegan bir seçenek imkansızsa ne yapılabilir? Aynı stratejiyi, şu an için vegan olması mümkün ve uygulanabilir olmayan otomobil gibi ürünlere kademeli bir şekilde uygulamak. Peta ve Vegan Society gibi kuruluşların kampanya ve lobi faaliyetleri ile kurduğu baskı sayesinde şu an birçok otomobil devi vegan iç mekanlı araç seçenekleri sunuyor. Deri ve hayvan temelli malzemeleri kabin alanında kullanmayan araçları tercih ve talep etmek bunun yaygınlaşmasını artıracaktır.
Konu hakkında bilgi sahibi az ve her %100 ibaresi gerçekten %100 mü demek?
Lastik üreticileri üzerinde de benzer bir baskı oluşturulmaya çalışılıyor. Michelin %100 bitkisel yağlar kullandığını söylüyor ama bazı bölge ve ülkelerdeki üretimler için bu geçerli değil, o nedenle satın almadan önce araştırma şart. Diğer büyük üreticilerin bazılarında vegan dostu seçenekler varmış gibi gözüküyor ama hangi pazarda, hangi üründe bu seçenekler var belirsiz ve satış kanalları da bu konuda yeterince bilgiye sahip değil. Söz konusu lastiklerin hiçbirinin vegan ürün sertifikası yok. Bu sorular ne kadar çok sorulursa değişim o kadar hızlı olacaktır. Hayvan yağları ve bunlardan elde edilen diğer kimyasallar metal ve plastik üretiminde alternatifsiz değiller, muadil ürünlere dair belirgin bir talep oluşmadığı için yerine geçebilecek bitkisel ve kimyasal malzemeler üzerinde yeterince AR-GE faaliyeti yapılmadığı için rağbet görüyorlar.
Kısa vadede ve hatta orta vadede kabin ve döşeme dışında araçlarla ilgili veganlık adına çok da fazla bir gelişme gözükmüyor ama değişimin önü artık açıldı, vegan tüketici sayısı arttıkça ilgili gelişmeler de doğru orantılı olarak hızlanacaktır. Ama o ana kadar araç alışverişi yaparken dikkat edilebilecek vicdan dostu veganlığı destekleyen adımlar atılabilir. Veganlık çevrecilikle aynı şey değil. Sıfır emisyonlu, %100 ekoloji dostu olmak vegan olmak için bir koşul değil, ama bu değerler veganlar arasında da önemli. Doğrudan veganlık sınırlarına girebilecek adımların sınırlı olduğu otomobil gibi başlıklarda, çevreye dolayısıyla hayvanlara daha az zarar verecek seçeneklere yönelmek doğru bir yöntem olabilir. Aracın genelinde geri dönüştürülmüş malzemelere yer ya da ağırlık veren üreticilere göz atmak. Geri dönüştürülebilirliği yüksek araçlara ilgi göstermek. Bu taleplerinizi karşılayan ikinci el araçlara yönelmek. Veganlık adına kaçınabileceğiniz her şeyden kaçındıktan sonra, sıfır emisyonlu bir araç arayışına girmek. Adil ticaret, adil üretim (fair production / fair trade) konseptlerini öğrenip bunlara dikkat etmek gibi.
“Vegan deri“
Bu yazıda şu satıra kadar “vegan deri” kelimesi kullanılmadı, zira yüz yıllardır farklı yapı ve malzemelerden elde edilen değişik isim ve formlarda alternatifleri kullanımda olan bir malzeme grubuna böyle bir pazarlama adı eklemek içimizden gelmedi. Deriye alternatif daha ucuz ve erişilebilir malzemeleri yaratan insanlar ve bu ürünler hiç yokmuş da yeni keşfedilmiş gibi davranmak doğru değil. Mesela Fabrikoid; aynı isimli firmanın 1900’lerin ilk yıllarında geliştirdiği bu yapay deri firmanın 1910’da satın alınmasıyla Dupont’un ellerine geçiyor. Kitap ciltleme, mobilya kaplama, kıyafet gibi alanlarda Fabrikoid’in potansiyeline ek olarak Dupont’un gözü yeni bir sektör olan otomobilin de üzerindeydi. 1914 yılında Ford’u ikna etmeyi başardı ve o tarihten sonra 130 binden fazla Ford aracın döşemelerinde “vegan” deri kullanılmış oldu. Başka bir örnek de şu an lüks araçlarda adını duyduğumuz vegan dostu Alcantara; bu suni deri 70’lerden beri araç döşemelerinde, direksiyon ve vites topuzlarında kullanılıyor. Vegan kurumların ve bireylerin talep ve baskısının yanında bu malzemelerin zaten hazır olması da büyük araç üreticilerinin vegan kabin seçeneklerini bu birkaç yıl içinde portföylerine eklemelerini sağlayan önemli bir etken.
Vegan dostu otomobil seçimleri
Tesla 3
PETA’nın doğrudan ve açıktan iletişim kurduğu, hatta hissedarlar toplantısında direkt söz alarak bu konuda baskı yaptığı Tesla, daha önceden de kumaş döşemeli tamamen vegan olmayan seçenekler sunuyordu. Ama hem üst segment modellerde hem de direksiyon simidinde deriye bir alternatifleri yoktu. Tesla 3, son 2 yıldır %100 vegan döşeme ve kabin seçeneği ile alınabiliyor.
Renault Twizy
Bu tam da bir otomobil değil, arada nev-i şahsına münhasır bir yeri var. Büyük şehirlerde yoğun trafiklerde, ya da daha sakin yerlerde kısa mesafelerde hem verimli, hem keyifli hem de çevre dostu bir sürüş sunduğu kesin. Tamamen vegan döşeme ve iç kabin sunabilen elektrikli Twizy’de kullanılan çelik ve plastik miktarı diğer binek araçlara göre çok düşük olduğu için hem hayvanlar hem de çevre üzerindeki etkisi daha düşük. %85’inin geri dönüştürülebiliyor olması da ayrı bir cazibe noktası.
Nissan Leaf
Avrupa’da en çok tercih edilen elektrikli otomobil olan Nissan Leaf iç mekanda ve döşemelerde tamamen vegan seçenekler sunuyor. Nissan, alanda vegan seçenekleri en çok araçta sunabilen firmalardan biri. Fakat Leaf’in en üst donanımlarının döşemeleri deri. Yine de sıfır emisyon ile vegan bir kabine ve konforlu bir otomobile sahip olmanın makul bir yolu.
BMW i3
Tamamen elektrikli araçlar arasında en çevre dostu ve sürdürülebilir malzemelere özenen araç BMW i3 olabilir. Araçta kullanılan karbon fiberin oranı çok yüksek bu da çelik miktarını hatırı sayıda azaltan bir etken. Vegan bir döşeme ve kabin sunmakla kalmayan araçtaki döşeme malzemelerinin tamamı ile araçta kullanılan plastik malzemelerin %25’i dönüştürülmüş atıklardan elde edilmiş.
Bu yazı Digital Report Dergisi 13. sayısında yayınlanmıştır.