Bankacılık sektörü önemli bir değişim yaşıyor. Bu değişimin sonucu ise birçok yönden servis bankacılığını işaret ediyor. Gerçekten BaaS yani, servis bankacılığı hem bankalar hem müşteriler için oyunun kurallarını değiştiriyor mu?
Bankaları yeniden oyuna sokuyor
Finteklerle artan rekabet, yeni müşteri bulmanın güçleşmesi ve yeni ürün çıkarma maliyetlerinin artması bankaları önemli bir yol ayrımına getirdi. Markaların müşterilerine kesintisiz bir finansal servis deneyimi sunma ihtiyacıyla artan API kullanımı ve açık bankacılığın yaygınlaşması ile ortaya çıkan servis bankacılığı, bankaları yaşadıkları bu zor durumdan kurtarabilir gibi duruyor.
Servis bankacılığı, sağlanan fayda anlamında markaların bu işten daha yararlı çıktıkları imajını verse de servis bankacılığının bankacılık sektörüne yararı ve etkisi çok daha güçlü. Neden mi?
Rakamlarla inceleyelim; Cornerstone’un yaptığı bir araştırmaya göre her beş bankadan biri daha şimdiden BaaS stratejisi oluşturmuş ya da üzerinde çalışıyor. Geri kalanların da neredeyse yarısı bir BaaS stratejisi oluşturmayı düşünüyor.
2025 yılına kadar da örtülü finansın yaklaşık 230 milyar dolar değerinde gelir yaratacağı tahmin edilirken, bunun 25 milyar dolarının servis bankacılığına akacağı düşünülüyor. Daha düşük maliyetlerle daha çok müşteriye ulaşmak isteyen bankalar için oldukça ilgi çekici bir alan.
Bu durum girişimlerin de dikkatini uzun zamandır çekiyor.
Örneğin “Apple’ın iTunes ile müzik endüstrisinde yaptığına benzer bir dönüşümü finans sektöründe gerçekleştireceğini” söyleyen Nigel Verdon’ın 7 yıl önce kurduğu Railsbank unicorn olmaya çok yakın.
Tamamen servis bankacılığına odaklanan Railsbank ana sayfasında yazılımcıları neon renklerle bezeli bir sayfada heyecan verici deneyime davet ediyor. Amaçları, markaların son kullanıcılarına geliştirilmiş dijital deneyimler sunabilmelerini sağlamak.
Railsbank de rakipleri olan Solaris Bank, Swan gibi servis bankalarıyla birlikte tek bir amaç peşinde ilerliyor; kendilerini görünmez kılıp markalar üzerinden eksiksiz finansal servisler sunmak.
Bu alan yüksek teknoloji gereksiniminin yanı sıra kullanıcı deneyimini de merkeze yer alan bir yaklaşım ve güçlü bir deneyim gerektiriyor. Bu nedenle bir zamanlar servis bankacılığı alanında, Neobank’ler ya da ödeme çözümleri gibi çok sayıda girişimin ardarda çıkması pek mümkün değil. Girişim ekosisteminde durum böyle olsa da geleneksel bankaların da servis bankacılığına geçiş yapmasıyla birlikte oyuncu sayısı artacak.
Servis bankacılığı, bankacılık hizmetlerini görünmez hale getirecek
Bu da başka bir olası problemi gündeme getiriyor; bankalar sıkıntılarının çözümünü servis bankacılığında bulsa da da onları bekleyen yeni geleceğin pespembe bulutlarla kaplı olacağını söylemek mümkün değil.
Çok uzun zaman öncesine gitmeye gerek yok; on sene önce kart başvurusunda bulunmak için bile şubeye gidiyorduk; sonra online bankacılık geldi, yayıldı ve işlerimizi dijital kanallardan gerçekleştirmeye başladık.
Sonra bize en temel bankacılık çözümlerini, en uygun fiyata en hızlı şekilde sunan farklı bankalar ortaya çıktı. Şimdi bankanın b’sini duymadan bir alışveriş uygulaması üzerinden her türlü finansal işlemimizi gerçekleştirebiliyoruz.
Bankalar sıkıntılarının çözümünü servis bankacılığında bulsa da da onları bekleyen yeni geleceğin pespembe bulutlarla kaplı olacağını söylemek mümkün değil.
Bankacılığın giderek daha da görünmez hale gelmesi, örtülü finansın artması, bankaları da marka konumlandırma ve müşteri sadakati konusunda farklı sorunlarla başbaşa bırakacak. İnsanlar bankaların değil, markaların müşterisi olacak ve bu noktada büyük teknoloji şirketlerinin de tıpkı Apple Pay örneğinde olduğu gibi çok kuvvetli olmaları ve pazarı yönlendirme riskleri var.
Fakat her ne olursa olsun servis bankacılığı gelecek on yılda bankacılık endüstrisine damga vuracak ve bankalarla aramızdaki ilişkiyi belki de geri dönülemeyecek şekilde değiştirecek.
Bu yazı Digital Report Dergisi 13. sayısında yayınlanmıştır.