Reklam ve pazarlama dünyasında nereye kafamızı çevirsek yapay zekâ destekli bir ürün güzellemesiyle karşılaşıyoruz. Markalar altını çize çize yapay zekâ ile güçlendirilmiş son teknoloji ürünlerinin ne kadar harika olduğundan bahsetme yarışına girmiş gibiler. Onlar “en yapay zekâlı bizimki” diye bağıradursunlar yapılan son araştırmalar pek de hesapta olmayan bir gerçeği ortaya koyuyor. Görünen o ki insanların büyük çoğunluğu aslında yapay zekâ destekli ürünlere karşı epey mesafeli duruyor. Hatta “yapay zekâ” kelimesini duyunca arkasına bakmadan mağazadan kaçanlar hiç de azımsanacak sayıda değil. Gelin şimdi bu durumun nedenlerine ve markaların ne yapması gerektiğine odaklanalım.
Anksiyete prens ve prensesleri! Yapay zekâya hoş geldiniz
Yapay zekâ geniş halk kitleleri için halen bilinmezliklerle ve bolca yanlış anlamalarla dolu bir kavram. Aslında işin uzmanları bile zaman zaman yaşadıkları kafa karışıklıklarını açıkça dile getiriyor. Genleri bilinmezden ve belirsizden kaçması gerektiği ile yüzbinlerce yıl boyunca yoğrulmuş insanoğulları ve kızları olarak daha önce tecrübe ettiğimiz, bir sürprizle karşılaşmayacağımızdan emin olduğumuz şeylere meyil etmemizin hayatta kalma şansımızı artıracağını çok iyi biliyoruz.
Hayatımızda bir yenilik yapma söz konusu olduğunda neredeyse hepimizin ayak diretmesi ya da anksiyetelerden anksiyetelere koşması da biraz bu yüzden olsa gerek. İşte bu tekinsiz hisler çoğumuzu yapay zekâ teknolojisine karşı bir adım geride durmaya itiyor. Fotoğraflarımıza komik filtreler uygulamakta ya da ChatGPT’ye bir şeyler yazdırmakta herhangi bir risk görmediğimiz için kendimizi rahat hissedebiliyoruz. Gel gelelim yüklü bir ödeme yapıp alacağımız bir ürün için aynı rahatlığı hissetmekte zorlanabiliyoruz. Konu sadece cebimizden çıkacak para da değil, fazlası var…
Kafamda deli sorular
Ben şimdi bunu alırsam rahat kullanabilir miyim? Acaba çok mu karışık gelir? Kafasına göre iş yapar da istediğimi yaptıramazsam? Bir sürü kişisel bilgimi isteyecek şimdi, bu bilgiler kime gidecek? Her şeyimi takip edecek, kaydedecek, ne yapacak bu kayıtlarla?
İşte beyin kemiren bu sorularla tarih öncesinden gelen içgüdülerimiz birleşince tanıtımın metninde “yapay zekâ” geçen bir ürün yerine bu ifade geçmeyen muadil ürünlerin neden daha fazla sattığını anlamış oluyoruz.
İyi de ne yapmak gerek?
Markaların öncelikle dağa taşa yapay zekâ yazmayı bırakması gerekiyor. Hem aşırı kullanım nedeniyle çokça yıpranmış bir ifade olması hem de etkisini ve anlamını giderek kaybetmesi nedeniyle artık vazgeçme zamanı. Bunun yerine yapay zekâ kullanmasından dolayı ürünün neyi daha iyi yaptığı basit ve anlaşılır bir şekilde insanlara anlatılmalı. Teknolojik terimlere boğulmadan fayda odaklı mesajlarla pazara sunulan ürünlerin daha fazla tercih edildiği akıllardan çıkarılmamalı.
Üzerine “yapay zekâ destekli” yazmadığımız ürünlerin “yapay zekâ destekli” yazanlardan daha çok satması yapay zekâya karşı kazandığımız belki de son zafer olabilir…
Bu yazı Digital Report Dergisinin 20. sayısında yayınlanmıştır.