Toplumsal ve çevresel kaygıların yanında insani ihtiyaçlara da odaklanan sürdürülebilirlik, bugün pek çok açıdan zorunlu bir yaklaşıma dönüşmüş durumda. Artan çevre kirliliği, tükenen su ve enerji kaynakları, iklim krizi gibi pek çok sorun ile mücadele etmede en etkili çözüm yollarının başında teknoloji gelse de, teknolojinin sürdürülebilirlik üzerinde olumsuz etkileri olduğuna dair eleştiriler de az değil. Bu eleştirilerin çıkış noktası ise kullanılan ham madde ve enerji miktarı azalsa da tüketimin ivmelenen artışı.
Tüketicilerin çoğunluğu için sürdürülebilirlik “geri dönüşüm” demek
Twentify’ın mobil araştırma yöntemi ile Bounty mobil tüketici platformu üzerinden 1000 kişilik bir katılım ile gerçekleştirdiği araştırma, tüketici gözünden teknolojinin sürdürülebilirliğe etkisini ortaya koyuyor.
Tüketici nezdince “sürdürülebilir tüketim” ve “sürdürülebilir üretim” kavramlarının izdüşümünün baskın şekilde “geri dönüşüm” olduğu gözlemleniyor. Sürdürülebilir tüketim için geri dönüşümü (%42), çevre dostu ürünleri satın alma (%31) takip ediyor. Bu açıdan tüketicinin kendine bir sorumluluk biçtiği ifade edilebilir. Öte yandan bu sorumluluğu yerine getirmesini kolaylaştırmak açısından sürdürülebilir üretim tarafında üretimde kullanılan hammaddenin geri dönüşümü (%23) ve geri dönüşümlü ambalaj kullanımı (%13) önem taşıyor. Bununla birlikte tüketici, sürdürülebilir üretimde üreticiye daha büyük bir sorumluluk yüklüyor: Üretimde doğal kaynaklara, çevreye zarar verilmemesi (%24) ve doğal kaynakların verimli ve uzun ömürlü kullanımı (%19).
Ürünün nasıl üretildiğinden ziyade ürünün ne ile üretildiğini öne çıkıyor
Sürdürülebilirlik konusunda markalardan beklentilerde de markanın genel konulara tavrı ve ürünün nasıl üretildiğinden ziyade ürünün ne ile üretildiğinin önem taşıdığı gözlemleniyor. Markanın çevre veya sosyal konularda farkındalık iletişimleri veya çevreye en az zarar verecek şekilde üretim yapması düşük rağbet görürken, çevreye zarar vermeyen ürünler/hizmetler sunması (%36) ve ürünlerini geri dönüştürmesi ve geri dönüştürülmüş materyallerden ürün yapması (%27) öne çıkıyor.
Twentify önceki dönemlerde aynı temada gerçekleştirdiği araştırmaların bulgularına paralel olarak tüketicinin genel / kamusal sorunlar konusunda tek başına gerçekleştirebildiği / gerçekleştirmek isteyeceği çözümlerin öncelikle nispeten kolay ve ucuz pratiklere yöneldiğini görüyoruz. Örneğin sürdürülebilir bir gelecek için yapılanlar arasında en başa “günlük hayatta plastik yerine cam vb. materyallerin tercihi” geliyor (%46). Onu genel tüketimi azaltma (%39) ve evsel atıkları ayrıştırma (%36) takip ediyor. Organik ürün tercihi (%27) veya hayvanlar üzerinde test yapan markalardan kaçınma (%20) en geride yer alıyor.
Araştırma sonuçlarına göre teknolojik gelişmeler sürdürülebilirlik açısından birbirine zıt iki etkide bulunuyor. Bir yönden verimliliği arttırarak daha az kaynak ile üretim yapılmasını sağlıyor, diğer yandan yeni talep alanları oluşturuyor ve tedarik zincirinde yarattığı hızla talebin karşılanmasını kolaylaştırıyor. Hangi tarafın daha baskın olduğu konusunda toplumsal bir uzlaşı olmadığını söyleyebiliriz. Katılımcıların yarısı sürdürülebilirliğin sağlanması için teknolojinin en etkili çözüm olduğunu ifade ediyor ancak diğer yarısı ise artan talebin sürdürülebilirliği olumsuz etkilediği fikrine yakın duruyor. Bu bağlamda araştırma aslında konu ile ilgili uzmanların benzer şekilde anlaşamadığı bu konudaki tartışmaları da destekliyor.
Sürdürülebilirliğe en az fazla zararı geleneksel enerji ve otomobiller veriyor
Araştırma sonuçlarına göre teknolojik gelişmeler sürdürülebilirlik açısından birbirine zıt iki etkide bulunuyor. Bir yönden verimliliği arttırarak daha az kaynak ile üretim yapılmasını sağlıyor, diğer yandan yeni talep alanları oluşturuyor ve tedarik zincirinde yarattığı hızla talebin karşılanmasını kolaylaştırıyor.
Hangi tarafın daha baskın olduğu konusunda toplumsal bir uzlaşı olmadığını söyleyebiliriz.
Katılımcıların yarısı sürdürülebilirliğin sağlanması için teknolojinin en etkili çözüm olduğunu ifade ediyor ancak diğer yarısı ise artan talebin sürdürülebilirliği olumsuz etkilediği fikrine yakın duruyor. Bu bağlamda araştırma aslında konu ile ilgili uzmanların benzer şekilde anlaşamadığı bu konudaki tartışmaları da destekliyor.
Twentify Kurucusu İlker İnanç, sonuçları değerlendirdi: Tüketiciye sürdürülebilirlikle konusunda geri dönüşüm gibi pratik ve kısa zamanda nispeten daha kolayca gözlemlenebilen faydalarından bahsetmek gerek.
Araştırmaya göre sürdürülebilir üretim ya da sürdürülebilir gibi tüketim kavramlarının genel tüketici tarafındaki yansıması “geri dönüşüm” olarak karşımıza çıkıyor. Aynı şekilde sürdürülebilir tüketim ve üretim kavramlarının ne ifade ettiği konusundaki fikirlere paralel olarak, geri dönüşüm çalışmalarının artırılması gerekliliği baskın şekilde öne çıkıyor. Bunu yenilenebilir enerji izlerken, akıllı şehir, dikey tarım, gibi esasen sürdürülebilirlik için gerekli ve birbirini kapsayan çözümleri çok daha gerilerde yer alıyor. Tüketicinin bildiği, uzun yıllardır konuşulması itibarıyla tanıdık olan “geri dönüşüm” kavramı kolayca özümseniyor. Bu açıdan sürdürülebilirlik kavramı ve buna yönelik çözümler üzerine konuşulurken, çözümlerin geri dönüşüm gibi pratik ve kısa zamanda nispeten daha kolayca gözlemlenebilen faydalarından bahsetmenin gerekliliği de araştırmada görülüyor.
Tümkan Işıltan: bp olarak entegre bir enerji şirketine dönüşüyoruz
Tümkan Işıltan, bp Türkiye Ülke Başkanı
Pandemi, küresel karbon emisyonlarını çarpıcı biçimde azaltmış olsa da; dünya sürdürülebilir olmayan bir yolda devam ediyor. Ancak, belirleyici politik önlemler ve hem şirketlerin hem de tüketicilerin daha düşük karbon üretimine neden olacak tercihleriyle, enerji dönüşümü hala gerçekleştirilebilir. Biz de bp olarak değişimin bizim için bir seçenek değil bir zorunluluk olduğunun farkındayız. Ortaya çıkan bu resmi iyi okuyarak da yeni stratejimizi oluşturduk ve geçen senenin Şubat ayında global amacımız “bpNetZero” yu açıkladık. Stratejimiz kapsamında; enerji portföyümüz, yenilenebilir, bio ve hidrojen olmak üzere farklı enerji türleriyle çeşitleniyor.
Bu dönemde, tüm operasyonlarımızda düşük karbonlu faaliyetlere yapılan yatırımları artırarak, petrol ve gaz üretimini odaklı bir hale getirerek emisyon azaltımı hedefine doğru ilerliyoruz. Artık bp olarak, kaynak üretimine odaklanmış uluslararası bir petrol şirketinden müşterilere yönelik çözüm sunmaya odaklanmış entegre bir enerji şirketine dönüşüyoruz. Sürdürülebilirlik konusu, bpNetZero stratejisinin bileşenlerinin temelini oluşturuyor.
Zehra Öney: Teknoloji, sürdürülebilirlik için 21. yy’ın itici gücü
Zehra Öney, Teknolojide Kadın Derneği Kurucu Başkanı
Bilinçsizce tükettiğimiz doğal kaynaklarımız, yarınlar yokmuşcasına zarar verdiğimiz ekosistemimiz, toplumsal bir konu haline gelmiş sürdürülebilirlik için elimizdeki en güçlü araç teknoloji.
Sürdürülebilirlikte teknolojik yaklaşımların benimsenmesinin tüketim tercihlerinin değerlendirilmesinde ne yazık ki yer almıyor. Tüketicilerin alışkanlıklarının, tercihlerinin, ürün ve hizmet taleplerinin sürdürülebilirliği için şirketlerin ve markaların öncü olması gerekiyor. Ancak baktığımızda, karbon emisyonunda büyük bir paya sahip olan birçok işletme, endüstriyel faaliyetlerinin yarattığı zarar karşısında gelişen teknolojileri entegre etmeden, inovatif ve teknolojik çözümler üretmekten kaçınıyor. Yapay zeka, nesnelerin interneti gibi teknolojiler sayesinde enerji tüketiminden su kullanımına, atık toplamadan toplu taşımaya birçok şehir hizmetlerinin teknolojiyle entegre edildiği Akıllı Şehirler; yine teknolojiyle elektrik üretim ve yönetimlerinin enerjinin verimliliği ve sürdürülebilirlik sağlayan Akıllı Şebekeler; inşaat sektörünü neredeyse tamamen sürdürülebilir hale getirecek 3D ev yazıcıları; günümüzde sayıca artan elektrikli araç ve scooter’lar bizlere, dönüştüren teknolojilerin ekosistemdeki çevre kirliliğini ve doğal kaynakların tüketimini azaltarak gezegenimizi sürdürülebilir hale getirmesinin en güzel örnekleri.
Bu yazı Digital Report Dergisi 8. sayısında yayınlanmıştır.