İçinde bulunduğumuz ortamda Türkiye’den ABD’ye tüm dünyada enflasyondan bahsediyoruz. Bununla ilgili de birçok haber görüyoruz. Girişimcinin en önemli kası çevik olmak. Dolayısıyla bir girişimcinin şu an içinde bulunduğumuz ortamı iyi okuması, bu ortamın şartlarına, gerekliliklerine ve tabi ki fırsatlarına göre pozisyon alması ve bunu da çevik bir şekilde yapması gerekiyor. İçinde bulunduğumuz her ortamın doğal olarak zorlukları var ve zorluklarla birlikte tabii ki fırsatlar da beraberinde geliyor. Enflasyonist ortamı, tek başına fiyatlar çıkıyor diye değerlendirmek doğru olmaz. Çok daha bütüne bakmamız gerekiyor. Girişimcileri etkileyen açıdan yaklaşırsak uzun yıllardır tüm dünyada girişim ekosistemine büyük bir para akıyor. Pandemi etkisiyle oluşan para bolluğu bu akışı daha da hızlandı.
Devletlerin ekonomilerini ayakta tutmak için para basmak zorunda kalması piyasadaki parayı, dolayısıyla girişimlere akan parayı hızlandırdı. Faizlerin düşüklüğü de bol paranın alternatif yatırım araçlarına yönelmesini cesaretlendirdi, girişimciler de bunun meyvelerini topladı. Getirisi çok düşük olan geleneksek yatırım araçları ile kıyaslandığında yüksek çarpan beklentisi olan teknoloji girişimleri cazibe merkezleri haline geldiler.
Girişimcilerin yıllardır temel stratejisi “ne pahasına olursa olsun büyü” oldu
Başka bir açıdan bakalım. 10 yıldan fazla süredir hisse senetleri tarafında kesintisiz yukarıya doğru giden bir ivme var. Şimdi ise yepyeni bir döneme girdik. Bunu bütün teknoloji girişimcilerinin iyi okuması lazım.
Sadece girişimcilerin değil yatırımcıların da aynı şekilde. Girmiş olduğumuz sürekli değerlemelerin arttığı dönemde temel kriter büyüme oldu. Aydan aya ne kadar büyüyoruz, yıldan yıla ne kadar büyüyoruz. Birçok global yatırımcı karla değil büyüme ile ilgilendi. Temel strateji “ne pahasına olursa olsun büyü” oldu, yeterince büyüdükten sonra şirket halka açılabilir dolayısıyla hızlı büyüyen işlere yatırım yapılır şeklinde kuruldu. Hızlı ve kalıcı büyümeyi gösteren şirketler çok kısa sürede yüksek değerlemelere ulaştılar. Bakın tekrar altını çiziyorum buradaki kriter karlılık olmadı. Öyle bir noktaya geldi ki zarar ederek büyümek maharet, kar eden şirket matah değildir yorumları bile yapılmaya başlandı.Türkiye’den Amerika’ya benim girişimim kar ediyor dediğinizde, “kar eden girişim iyi girişim mi sorgulamak lazım” gibi yorumlar almaya başladık.
Şu an enflasyonist ortamla birlikte bütün bu bakış açıları değişecek. Girişimcilerin değişken ortama çok hızlı ayak uydurması gerekiyor. ‘’Zarar önemli değil nasılsa fonlaya fonlaya büyütürüm” stratejisi geçmiş 10 yıla damgasını vurdu. Büyüyen şirkete fon bulmak çok kolay oluyordu. Fon bulmak için 6 aylık bir dönem ön görüyorduk. Büyüyen şirketiniz varsa para bitmeden 6 ay önce yatırım turuna çıkıp sağlıklı bir şekilde büyümeyi sürdürebiliyordunuz.
Şu an ortam değişiyor ve daha da değişecek. Enflasyonist ortam olduğu an para bolluğu anında azalmıyor. Para bolluğu genelde özellikle girişim ekosistemine yatırım yapan fonların cebinden geliyor. Fonlara kaynak sağlayan yatırımcılar taahhütlerini geri çekmiyorlar. Dolayısıyla aktif olan fonlar yatırımlarına devam ediyor. Yeni fonların kurulması zorlaşmasını bekleyebiliriz. Mevcut fonlar da yatırımlarını gözden geçirecekler.
Hayatta kalma tavsiyem; girişimcilerin ortamı iyi okumaları, iyi anlamları ve iş modellerini baştan gözden geçirmeleri.
Teknoloji girişimlerinin, sürekli değişen fiyatları takip etmeleri daha kolay
Önümüzdeki dönemde sağlıklı iş modellerinin daha değerli ve önemli olacağına inanıyorum. Benim şirketim kaç değerlemede, senin şirketin kaç değerlemede, bütün dünyanın en çok konuştuğu konu oldu. Medya da bunu destekledi. Medyanın da hep konuştuğu bu şirket kaç değerlemeden yatırım aldı, öbür şirket kaç değerlemeden yatırım aldı oldu.
Medya değerleme konuştukça, aile, çevre, hükümet, sosyal ortam değerleme odaklı olmaya başladı. Bu da girişimcilerde değerleme odağı yarattı. Dolayısıyla bugün 3 milyon dolardan yatırım almak ‘düşük değerlemeye gitti’ gibi yorumlar almaya başladı. Bugün bir fabrikanız olsa, içinde 50 kişi çalışsa her yıl kar etse başka 45 milyona satabilir misiniz? Girişimcinin ortağı olmayan çevre, ortam, medya yorumlarına aldanıp yanlış beklentilere girmemek gerekiyor. Şirket battığı zaman onlar “düşük değerlemeye gitmişsin” diyenlerin haberleri olmayacak. Bu dönemde girişimci değerleme odağında değil, işine gerçekten nasıl fark yaratacak buna bakmalı. İşine kim katkıda bulunacaksa, kim daha hızlı kara geçmesini sağlayacaksa girişimcilerin onlarla ortak olmasını şiddetle tavsiye ediyorum. Diğer mevzu ise fiyatların sürekli değişiyor olması. Teknoloji girişimlerinin, sürekli değişen fiyatları takip edip revizyon yapmaları daha kolay. Sonuçta kontrol panelinden fiyatları değiştirmek yeterli ama durum tam öyle değil. Herhangi bir mobil uygulamada, oyunda, dijitalden sattığınız bir hizmette fiyatı çok kolay değiştirebilirsiniz ama tüketicinin tepkisini o kadar kolay ölçemeyebilirsiniz. Yine her zaman dediğimiz gibi veri analizi önemli. “Bugün pazarda domatesin fiyatı yüzde 30 arttı, bilmem kim 2 katı zam yapmış bende 2 katı zam yapayım”, kesinlikle doğru bir yöntem değil. Burada herkese tavsiyem davranış bilimi konusunda uzmanlaşmaları. Psikolojiyi daha iyi öğrenip anlamlandıranlar büyük fark yaratabilirler.
Enflasyon ve davranış bilimi ilişkisi
Teknoloji ile psikoloji ne alaka diyebilirsiniz. Dünyanın en iyi ürününü geliştirin, fiyatını doğru yapmazsanız, kampanyayı doğru kurmazsanız satamazsınız. Ürününüzü tanıtırken nasıl açıklayacağınızı, neyi vurgulayacağınızı, neyi söyleyip, neyi söylemeyeceğinizi, bunların hepsi psikoloji ile yani davranış bilimi ile doğrudan ilintilidir.
Enflasyon da keza öyle. Enflasyon da davranış bilimiyle doğrudan ilintili bir konu. Dolayısıyla fiyatları her hafta mı artıracaksın, ayda bir mi artıracaksın, yüzde kaç artıracaksın, artırmayıp kampanya mı yapacaksın, yüksek artırıp üstten kampanya yaptım gibi mi göstereceksin, yüzde 30 yerine belki yüzde 50 artırıp kampanyalarla yüzde 25 indirim yapacaksın gibi bir çok konu aslında davranış bilimi konusu. Dan Ariely’nin kitaplarını şiddetle tavsiye ederim. Özellikle ‘Akıl Dışı Ama Öngörülebilir’ kitabı her teknoloji girişimcisinin okuması gereken, okurken not alarak kendi işine nasıl uygulayacağını düşünmesi gereken bir başyapıt. Ben fiyatlara yüzde 30 zam yaptım kullanıcılarımın yüzde 20’sini kaybettim gibi konuları anlamak için, davranış bilimini anlamak, insan psikolojisini anlamak test ölçümleme yapıp davranış bilimi ile matematiğin buluştuğu bir ortam yaratmak gerekiyor. Eğer davranış bilimini ölçümlemeleriyle beraber anlarsanız, bırakın enflasyonist ortamı atlatmayı, bunu bir fırsata dahi çevirebilirsiniz. Çoğunluğun hatalı davranacağı bu ortamda davranış bilimi ile veriyi birleştiren girişimciler fark yaratıp fırsatları yakalayacaklar.
Bu yazı Digital Report Dergisinin 14. sayısında yayınlanmıştır.