Tarihe baktığımızda, savaşların kaderini değiştiren teknolojik atılımların sayısı hiç de az değil. Arbaletlerin tasarlanması, barutun icadı ve nükleer silahların geliştirilmesi gibi dönüm noktaları, savaşın doğasını ve sonuçlarını derinden etkiledi. Günümüzde ise yapay zeka, askeri alanda benzer bir devrim yaratmanın eşiğinde.
Yapay zeka destekli sistemler, savaş alanında insan askerlerin yapamayacağı pek çok görevi başarıyla yerine getirebiliyor. Örneğin, insansız hava araçları (İHA’lar) düşman hatlarının gerisine sızarak istihbarat toplayabiliyor, hedefleri tespit edebiliyor ve hatta bazı durumlarda saldırılarda bulunabiliyor. Otonom silahlar ise insan müdahalesine gerek duymadan hedefleri belirleyip imha edebiliyor.
Fakat bu sistemler, insanın yerini alıp kendi başlarına karar verebildikleri için, savaşın doğasını geri dönülmez bir şekilde değiştirme potansiyeline de sahip. İnsan hayatına mal olabilecek kararların makineler tarafından verilmesi, kabul edilebilir bir durum mu? Pek çok ülkeye göre bu risk “göz ardı edilebilir”…
İsrail – Filistin
Yapay zekanın askeri alanda kullanımına örnek olan en somut örneklerden biri geçtiğimiz aylarda yaşandı. Hamas liderliğindeki militanların 7 Ekim’deki acımasız saldırılarının ardından, İsrail kuvvetleri, Akdeniz kıyısındaki küçük bir kara parçası olan Gazze’de 22.000’den fazla hedefi vurdu. Geçici ateşkesin 1 Aralık’ta bozulmasından bu yana, İsrail Hava Kuvvetleri 3.500’den fazla noktayı hedef aldı.
İsrail ordusu, birçok hedefi gerçek zamanlı olarak seçmek için yapay zeka kullandığını belirtiyor. Ordu, “Gospel” adlı yapay zeka sisteminin düşman savaşçılarını ve ekipmanlarını hızlı bir şekilde tespit etmeye yardımcı olduğunu ve sivil kayıpları azalttığını iddia ediyor.
Ancak eleştirmenler, sistemin en iyi ihtimalle kanıtlanmamış, en kötü ihtimalle ise binlerce Filistinli sivilin öldürülmesine teknolojik bir gerekçe sağladığını savunuyor. Lancaster Üniversitesi’nden antropolog ve emekli Profesör Lucy Suchman, “Görünüşe göre bu, Gazze Şeridi’nin maksimum yıkımına yönelik bir saldırı” diyor. Diğer uzmanlar, herhangi bir yapay zekanın savaş alanında insanları hedef alacak kadar önemli bir işi üstlenip üstlenemeyeceğini sorguluyor. Trail of Bits teknoloji güvenlik firmasından Heidy Khlaaf, “Yapay zeka algoritmalarının hata oranları yüksek, hassasiyet, doğruluk ve güvenlik gerektiren uygulamalarda bu görüldü.” diyor.
Tüm bu endişelere rağmen, çoğu uzman, bunun savaşta yapay zeka kullanımının yeni bir aşamasının başlangıcı olduğu konusunda hemfikir. Eski ABD Savunma İstihbarat Ajansı Başkanı Robert Ashley, yapay zekanın komutanlara büyük bir avantaj sağlayabileceğini söylüyor. Eski ajan şu şekilde ifade ediyor: “Kararları rakibinizden daha hızlı alacaksınız, mesele bu”. Gospel sistemi, İsrail’in sinyal istihbarat şubesi Unit 8200 tarafından geliştirildi. Yapay zeka, cep telefonu mesajları, uydu görüntüleri, insansız hava aracı çekimleri ve hatta sismik sensörler gibi çeşitli kaynaklardan gelen verileri kullanarak hedef önerileri yapıyor. Sistem, insan analistlere hedef önerisi sunuyor ve bu hedefler, savaşçılardan roket rampalarına veya Hamas komuta merkezleri gibi tesislere kadar değişebiliyor. Ancak uzmanlar yapay zeka sistemlerinin hatalı kararlar verebileceğini ve bu kararların savaş suçlarına neden olabileceğini savunuyor. İsrail’in Gazze’deki son operasyonu, yapay zekanın geniş çapta kullanıldığı ilk örneklerden biri. Bu operasyon, Gazze’de büyük yıkıma ve binlerce sivilin ölümüne yol açtı. Yapay zekanın kullanımı, savaş alanında hız ve ölümcüllüğü artırabilir, ancak savaşın doğasını değiştirmeyecektir.
Rusya – Ukrayna
Rusya-Ukrayna savaşı, yapay zekanın askeri alandaki potansiyelini ve beraberinde getirdiği etik sorunları gözler önüne seren çarpıcı bir diğer örnek.
Rusya, Ukrayna’da insansız hava araçları (İHA) ile keşif, gözetleme ve saldırı görevlerini yerine getiriyor. Lancet ve Orlan-10 gibi İHA’lar, hedef tespit ve imha konusunda önemli roller üstleniyor. Ukrayna ise Rus İHA’larına karşı yapay zeka destekli savunma sistemleriyle karşılık veriyor. Bu karşılıklı yapay zeka yarışı, savaşın seyrini değiştirirken, otonom silahların etik ve hukuki sınırlarını da sorgulatıyor.
Yapay zeka, sadece fiziksel savaş alanında değil, siber dünyada da kendini gösteriyor. Rusya, Ukrayna’nın iletişim ve radar sistemlerini etkisiz hale getirmek için yapay zeka destekli elektronik harp sistemleri kullanırken, Ukrayna da Rus dezenformasyonuna karşı yapay zeka destekli sosyal medya analiz araçlarını kullanarak mücadele ediyor. Bu yeni nesil savaş, siber güvenlik ve bilgi savaşının önemini bir kez daha vurguluyor.
Savaş alanında toplanan devasa miktardaki veri, yapay zeka sayesinde anlamlı hale geliyor. Rusya, düşman hareketlerini tahmin etmek ve taktiksel kararlar almak için büyük veri analizi kullanırken, Ukrayna da yüz tanıma teknolojisiyle Rus askerlerini tespit ediyor. Büyük veri, savaşın kaderini belirleyen kritik bir faktör haline geliyor.
Büyük veri kabiliyetleri ordular için çatışmaların ve savaşların kaderini belirleyen kritik bir faktör haline geliyor.
Bu bağlamda, yapay zekanın savaşın gidişatını değiştirme potansiyeli, teknoloji liderlerini doğrudan çatışma bölgelerine çekiyor. 1 Haziran 2022 sabahı, veri analitiği firması Palantir Technologies’in CEO’su Alex Karp, beş meslektaşıyla birlikte Polonya’dan Ukrayna’ya yaya olarak geçti. Karşı tarafta onları iki Toyota Land Cruiser bekliyordu. Silahlı korumalar eşliğinde, bombalanmış binalar ve tahrip edilmiş köprüler arasından geçerek Kiev’e ulaştılar. Karp, ertesi gün Ukrayna Cumhurbaşkanı Volodimir Zelenski ile görüşen ilk büyük batılı şirket lideri oldu. Karp, Palantir’in büyük veri ve yapay zeka çözümlerini Ukrayna’nın savunmasına sunmaya hazır olduğunu belirtti.
Ukraynalı yetkililer başlangıçta Karp’ın büyük vaatlerinden emin değildi ancak Palantir’in güçlü itibarı biliniyordu. Palantir, CIA’nın yatırım kolunun da desteklediği, veri analitiği yazılımlarıyla birçok istihbarat ve savunma kurumuna hizmet veren bir şirket olarak tanınıyor. Ukrayna’da Palantir, savunma bakanlığından eğitim bakanlığına kadar birçok kurum tarafından kullanılıyor. Şirketin yazılımları, uydu görüntüleri, drone verileri ve açık kaynak verilerini analiz ederek askeri komutanlara seçenekler sunuyor.
Palantir, Ukrayna’ya ücretsiz olarak yazılımlarını sağladı ve diğer birçok teknoloji şirketi de benzer şekilde Ukrayna’ya destek veriyor. Microsoft, Amazon, Google ve Starlink, siber saldırılardan korunma ve veri güvenliğini sağlama konusunda Ukrayna’ya yardımcı oldular. Clearview AI gibi yüz tanıma teknolojisi firmaları, Ukrayna’nın savunma çabalarına katkıda bulundu.
Ukrayna, bu teknoloji yardımlarını kullanarak kendi teknoloji sektörünü geliştirme fırsatını gördü. Ukrayna hükümeti, savaş sonrası ekonomisini teknoloji sektörü üzerinden güçlendirmek için çalışmalara başladı ve Avrupa’nın teknoloji AR-GE merkezi olmayı hedefliyor.
Ukrayna’daki savaş laboratuvarı, dünya çapında etkiler yaratabilecek yeni nesil yapay zeka savaş teknolojilerini geliştiriyor. Ancak, bu teknolojilerin yayılması ve potansiyel olarak kötü amaçlı kullanımı konusundaki endişeler de devam ediyor. Bu yeni teknolojiler, özel şirketlerin elinde büyük bir güç oluşturuyor ve bu durum, ulusal güvenlik uzmanlarını ve politikacıları endişelendiriyor.
Türkiye
Dünyada yapay zekanın askeri alandaki potansiyelinin farkına varılması ve büyük yatırımlar yapılmasıyla birlikte Türkiye de bu trende hızla uyum sağlayarak kendi yapay zeka teknolojilerini geliştirme ve savunma sistemlerine entegre etme konusunda önemli adımlar atıyor. Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK), yapay zekanın operasyonel etkinliğini artırmak, asker güvenliğini sağlamak ve geleceğin savaş alanlarında üstünlük sağlamak için kritik bir rol oynadığına inanıyor ve bu alanda iddialı hedeflerle ilerliyor.
Gökyüzünde ve yerde otonom güç
TSK, yapay zeka destekli insansız hava araçları (İHA) ve insansız kara araçları (İKA) ile savaş alanında çığır açıyor. Bayraktar TB2 gibi İHA’lar, otonom uçuş ve görev yönetimi sayesinde hedef tespitinden rota belirlemeye kadar birçok görevi insan müdahalesi olmadan gerçekleştiriyor. Sürü İHA teknolojisi, birden fazla İHA’nın koordineli çalışmasını sağlayarak karmaşık görevleri daha hızlı ve etkili bir şekilde yerine getiriyor. Bu yenilikçi teknolojiler, TSK’nın operasyonel kapasitesini önemli ölçüde artırarak sahada büyük bir avantaj sağlıyor. Yerde ise İKA’lar, yapay zeka algoritmaları sayesinde zorlu arazilerde otonom olarak hareket ederek askerlerin riskli görevlere maruz kalmasını engelliyor. Türkiye, bu teknolojileri sadece kullanmakla kalmayıp kendi özgün İHA ve İKA platformlarını geliştirerek dünya pazarında da söz sahibi olmayı hedefliyor.
Savaş alanının nabzını tutan zeka
Yapay zeka, TSK’nın savaş alanındaki karar alma süreçlerini de dönüştürüyor. Büyük veri analitiği ve durumsal farkındalık sağlayan yapay zeka sistemleri, komutanlara gerçek zamanlı ve kapsamlı bir savaş alanı görüntüsü sunuyor. Bu sayede daha hızlı ve doğru kararlar alınabiliyor. Yapay zeka destekli görüntü işleme ve analiz sistemleri, düşman hedeflerini daha hızlı ve doğru bir şekilde tespit ederek askeri operasyonların etkinliğini artırıyor. Ayrıca yapay zeka modelleri farklı senaryoları simüle ederek olası sonuçları tahmin ediyor ve komutanların daha iyi stratejiler geliştirmelerine yardımcı oluyor. Türkiye, bu alanda da kendi milli yazılımlarını ve algoritmalarını geliştirerek dışa bağımlılığı azaltmayı amaçlıyor.
Bayraktar TB2, otonom uçuş ve görev yönetimi kabiliyetiyle hedef tespitinden rota belirlemeye kadar birçok görevi insan müdahalesi olmaksızın gerçekleştiriyor.
Siber savaşın yeni cephesi
Siber güvenlik ve elektronik harp, yapay zekanın TSK’ya sağladığı bir diğer önemli avantaj. Yapay zeka algoritmaları, siber saldırıları gerçek zamanlı olarak tespit edip önleyerek askeri sistemlerin ve kritik altyapının güvenliğini sağlıyor. Elektronik harp sistemlerinde yapay zeka kullanımı ise düşman radar ve iletişim sistemlerini etkisiz hale getirerek TSK’ya taktiksel üstünlük sağlıyor. Türkiye, siber güvenlik ve elektronik harp alanında da kendi milli çözümlerini üreterek bu kritik alanda dışa bağımlılığı minimize etmeyi hedefliyor.
İnsanın makine karşısında eriyen gücü
Biraz soluklanalım ve karşı karşıya olduğumuz gerçeklikle yüzleşelim: Modern savaş alanları, teknolojinin acımasız yüzünü gözler önüne seren birer sahneye dönüşüyor. İnsansız hava araçları, otonom silah sistemleri ve yapay zeka destekli karar mekanizmaları, savaşın doğasını kökten değiştiriyor ve insan asker, giderek artan bir şekilde makinelerin karşısında çaresiz kalmakta.
Otonom silah sistemleri, hedef tespiti ve imha yetenekleriyle savaş alanlarında korku salıyor. İnsan müdahalesi olmadan karar verebilen bu makineler, etik ve hukuki tartışmaları da beraberinde getiriyor. İnsanın kontrolünden çıkan ölüm makineleri, savaşın daha da acımasız ve öngörülemez bir hale gelmesine neden oluyor.
Öte yandan insansız hava araçları (İHA), modern savaşların vazgeçilmez bir parçası haline geldi. Keşif, gözetleme ve hatta saldırı görevlerinde kullanılan İHA’lar, insan pilotların risk almasını ortadan kaldırıyor. Ancak bu durum, savaşın daha da uzaktan ve soyut bir hale gelmesine neden oluyor. İnsan hayatının değerinin azaldığı bir savaş ortamında, etik ve ahlaki değerler de erozyona uğruyor.
Yapay zekanın savaş stratejileri
Yapay zeka, savaş stratejilerini ve taktiklerini belirlemede giderek daha fazla rol oynuyor. Büyük veri analizi, simülasyonlar ve tahminler sayesinde yapay zeka, insan komutanlardan daha hızlı ve doğru kararlar verebiliyor. Ancak bu durum, savaşın kontrolünün tamamen makinelere geçmesi riskini de beraberinde getiriyor.
İnsanın savaş alanındaki çaresizliği, bir yandan da direnişin tohumlarını atıyor. Uluslararası toplum, otonom silah sistemlerinin yasaklanması için çağrılar yapıyor. İnsan hakları örgütleri, yapay zekanın savaşta kullanımının etik ve hukuki sınırlarını belirlemek için çalışmalar yürütüyor. Askerler ve komutanlar, makinelerin insani değerleri göz ardı etmemesi için çaba sarf ediyor.
Geleceğin savaş alanları, insan ve makine arasındaki karmaşık ilişkinin daha da derinleşeceği bir arena olacak. İnsan, makinelerin gücünden yararlanmaya devam ederken, aynı zamanda onların kontrolünü elinde tutmak için mücadele edecek.
Sonu görmeden ne yapmalı?
Ukrayna ve Gazze’deki savaşların gösterdiği gibi, rakip ordular, savaş alanında test edilmemiş teknolojilerin kullanımı konusunda etik sınırlar üzerinde ortak bir anlaşma olmaksızın otonom araçları devreye sokmak için ellerini çabuk tutuyorlar. Araştırmalar, Amerika Birleşik Devletleri gibi önde gelen güçlerin, “her alanda kullanılabilir otonom sistemler” geliştirmeye kararlı olduğunu gösteriyor. Başka bir deyişle, büyük ordular, savaşın nasıl yapıldığına dair temel kavramları yeniden değerlendiriyor ve yeni teknolojilere güveniyor.
Yapay zeka destekli silahların kullanım şartları ve çerçevelerine dair küresel bir düzenlemeye ihtiyaç duyuluyor.
Bu gelişmeler, birçok çözülmemiş sorunun ışığında özellikle endişe verici: Yerleşim bölgelerinde ölümcül otonom dronlar veya robot makineli tüfekler kullanmanın kuralları tam olarak nedir? Siviller zarar görürse ne tür güvenlik önlemleri gereklidir ve kim sorumludur?
Daha fazla ülke, yapay zeka silahlarının savaşın geleceği için kritik öneme sahip olduğuna ikna oldukça, bu teknolojilerin geliştirilmesine ve yayılmasına daha fazla kaynak ayırmaya teşvik edileceklerdir. Ölümcül otonom silahları yasaklamak veya yapay zeka destekli araçları kısıtlamak pratik olmayabilir ancak bu ülkelerin bu araçların nasıl kullanıldığını şekillendirmek için daha fazla inisiyatif alamayacakları anlamına gelmiyor.
Bu yazı Digital Report Dergisinin 19. sayısında yayınlanmıştır.