Hibrit bulut üzerine yoğunlaşan firmanın Türkiye Bulut Lideri Mehmet Tektaş, trendleri, tahminleri ve yaptıkları işbirliklerini anlattı.
Teknolojik altyapının her şeyden daha önemli olduğu bir dünyada, yıllardır konuşulan ancak adı gibi havada kalan bulut bilişimin ayakları da sonunda yere basmaya başladı. Bu yıl içinde dünyada kullanılan uygulamaların dörtte biri bulut üzerinde koşacak. Yine bu yıl geliştirilen yazılımların da %85’i bulut için olacak. Gerçekler bu öngörülerden ne kadar farklı olur, elbette bunu kestirmek mümkün değil ama kulağa inandırıcı gelmediklerini söylemek zor.
Bulut bilişim denince akla gelenlerden bir TV yarışması anketi yapsak, 100 kişiden çoğu Gmail, Dropbox gibi yanıtlar verebilir. İşi bilenler biliyor ama yine de kafası karışan varsa, bulut bilişim verilerin ve/veya uygulamaların internetten erişilebilir bir noktada depolanmasını ve buradan kullanılabilmesini temel alıyor. Aslında bir iş modeli demek daha doğru. Bu iş modelinde de IBM’in tercihi hibrit, yani herkese açık ve özel alanların birleşimi bir yapı.
On yıldan bu yana IBM’de farklı görevlerde bulunan ve bu yılın başından bu yana IBM Türkiye Bulut Lideri olan Mehmet Tektaş, düzenlenen bir basın toplantısıyla şirketin bu iş modeline yaklaşımı ve sunduğu hizmetler hakkında bilgi verdi.
https://www.youtube.com/watch?v=Sdc1K_zswWU
Yüzde 100 çalışma zamanı mı olur demeyin, IBM ile oluyor
Bugüne dek buluta 8 milyar dolar yatırım yapan IBM, bu alanda çalışan 18 adet şirketi satın alarak en büyük oyunculardan birisine dönüşmeyi başardı. Her gün 5,5 milyon bulut tabanlı hizmeti yöneten şirket, Synergy Research’ün 2015 raporuna göre public (herkese açık) bulut alanındaki pazar payında üçüncü sırada yer alırken, public ve private (özel) bulut yapılarının birleşiminden oluşan hibrit bulutta lider.
Son iki buçuk yılda veri merkezi sayısını 17’den 46’ya çıkartan şirketin 2013’te satın aldığı SoftLayer’ın altyapısına dayalı Bluemix adlı platformuna her gün 20 bin yeni geliştirici katılıyor. SoftLayer’ın bu hızlı gelişimi ve yüzde 100 çalışma zamanı sunması elbette ilgi çekici. Ancak beni daha çok, IBM’in yapay zeka sistemi Watson’ın da bulutta kullanılması ve burada ortaya çıkabilecek potansiyel uygulamalar etkiliyor.
https://www.youtube.com/watch?v=0glSaIGRrhI&list=PLaFe0BJiho2qBIk13SdAkaK-eyRu1W62H
Watson ile bulutta ‘bilişsel dönem’
Başta Riziko yarışmasına katılmak için geliştirilen yapay zeka, şu anda DeepQA adlı programın bir parçası. Örneğin, 2014 yılında Afrika’daki ülkelerin sağlık ve eğitim başta, gelişme problemlerini gidermek için 10 yıl sürecek ve 100 milyon dolar yatırımla hareket edecek bir program tanıtıldı. Şu anda sağlık alanında, çocuk oyuncaklarına çocuklarla sohbet özelliği ekleyen Chatterbot’ta ve bulut dünyasında kullanılıyor.
Buluttaki işlevine bakarsak, bilişsel (kognitif) yaklaşımlarla, sahip olduğu büyük verileri işleyebilen ve daha sonra ister soracağınız soruları yanıtlayan ve kapsamlı ve mâliyetli bir veri madenciliğine gerek bırakmadan sonuç verebiliyor.
Toplantıdan sonraki gün açıklama yapan IBM CEO’su Ginni Rometty, her ne kadar Watson’a yapay zeka demeyin, bilişsel sistem deyin dese de, yaptıkları ortada. Rommetty, Watson’ın SoftLayer sistemine adapte edilmesi sonrasında bulut müşterilerinin yüzde 60 ile 70’ince kullanıldığını söyledi. Watson’ın ileride şirketler için yapabileceklerini tahmin ediyorum, ancak görmek daha da heyecanlı olacak.
Tektaş’ın bulut konusunda diğer söylediklerine dönüp, konuyu toparlayayım. DevOps adlı geliştiricilere dönük faaliyetler içinde, startup’ları ve girişimleri desteklemek geliyor. Kurumlar ve startup’ların bir araya geldiği hackathon’lar bunun bir örneği. VMware ve SAP iş ortaklıkları da IBM için önemli. Bu iki yaygın sistem neredeyse Fortune 100’deki her şirkette kullanılıyor. VMware sistemlerine ölçeklendirme desteği veren IBM, böylece public bulutta yüzde 30 ile 50 arası mâliyet avantajı sağlıyor.