“Söz uçar yazı kalır” ile başlayan içeriğin yolcuğu, geçici paylaşımlara olan ilginin ardından anlık ve daha da hızlı tüketilen içeriklere doğru ilerliyor.
İlk olarak Musical.ly adıyla kullanıma sunulan TikTok, 2018 yılı başında dünya çapında bir çıkış yakalamış ve 15 saniye süreli ilginç video oluşturma özellikleri ile tüm platformlar için emsal oluşturmuştu. Efektler, müzik, eğlence ve etkileşim odağında bir dünya yaratan TikTok, 2018 yılı sonlarına gelindiğinde 500 milyona ulaşarak kullanıcı sayısını katlamış, YouTube üzerinden yayınladığı reklamların sıklığı sebebi ile genel bir bıkkınlık yaratmıştı. Genç kitleleri buluşturan, kendi fenomenlerini çıkaran platform, sosyal medyayı “sevenler ve sevmeyenler” olarak iki derin çizgide ayırmıştı.
Yıllar içerisinde remix, dahil olma ve etkileşim üzerinden kendi kültürü yaratan TikTok, yaratıcı ve kısa içeriklerin oluşumuna fırsat verdi ve günümüzde 689 milyonu geçen kullanıcı sayısı ile yükseliş trendini sürdürdü. En yakın rakipleri YouTube ve Instagram’ı da yeni özellikle geliştirmeye zorlayan TikTok, alanda öncü oluşunun etkisiyle de pazardaki üstünlüğünü korudu.
TikTok bir yandan ülke bazında engellemelerle karşılaşırken, diğer yandan en genç kuşakların sosyal medya alışkanlıklarını dönüştürdü. Snapchat ile başlayan geçici içerikler Hikayeler özelliği ile birer rutin haline geldi. TikTok ile anlık üretilip tüketilebilen eğlenceli içerikler kabul gördü. Kullanıcıların dahil olma, eğlenme ve kişiselleştirme ihtiyaçlarını basit bir şekilde karşılayan platform, yaratıcı kısa video içeriklerin kütüphanesine dönüştü.
Eğlenceli kısa videoların üç silahşörleri
Aralık 2020’de beta versiyonu kullanıma sunulan YouTube Shorts ve dünya genelinde Ağustos 2020’de piyasaya sürülen Instagram Reels’in katılımıyla sıkı bir rekabete giren TikTok, ilginç kullanıcı kitlesi ile de dikkat çekiyor. TikToker’ların %47’sini kadınlar oluştururken, toplam kullanıcıların %82’si Instagram ve %90’ı da YouTube uygulamasını aynı zamanda kullanıyor.
Benzerlerinden farklı çalışan ve kişiselleştirilebilen algoritması ile de gönülleri kazanan TikTok, doğası gereği çok hızlı içerik üretilebilmesi ile birlikte aynı hızda tüketilebilir oluşu ile de kullanıcılarını adeta bir yarışa zorluyor.
Kısa videolar oluşturmak için müzik, filtre, özel efekt gibi materyalleri kolayca kullanabildiğiniz mecrada, play back, ağır çekim gibi düzenleme araçları ile birlikte yaratıcı videolar hazırlayıp paylaşmak kolaylaşıyor. Takipçi sayısından bağımsız erişilebilen bu videolar, kısa sürede virale dönüşerek erişimlerini katlıyor.
Geçici zaferler peşindeki nesiller
Y kuşağının çocukları olan Alfa jenerasyonu ve Z kuşağının yoğun ilgisiyle beslenen kısa ve eğlenceli videolar, yerleşik bir hayran kitlesi oluşturmuş durumda. Yükselişin odağında ise düşen dikkat aralıkları ve buna bağlı (artan) talepler yer alıyor…
Ekranımıza adeta yapışık hayatlar sürdüğümüz, (pandemi ile birlikte bu sürenin daha da arttığı) kısa ve gittikçe daha da kısalan dikkat aralıklarına ulaşmış durumdayız. Z kuşağının genel olarak sadece 8 saniyelik bir dikkat süresine sahip olduğu biliniyor. Ondan bir adım öncesi Y kuşağı ise 12 saniyelik dikkat süresi ile ikinci sırada yer alıyor. Bir dakikadan daha kısa süreli videolar; kolay izleyici bulmanın, oluşturulan içerikleri basitçe paylaşmanın ve izleyenlere ilham vermenin (eğlenceye dahil etmenin) hızlı bir yolunu sunuyor. Doğru kurgulanan kısa videolar ise izleyiciler arasında izlemeye devam edip etmemeleri gerektiği konusundaki tartışmaları ortadan kaldırırken, giderek daha da kısalan bu dikkat sürelerinden oluşan talebe hizmet ediyor.
Bir adım ötesinde ise kısa sürede ilgi çekmenin bir yolunu bulmayı, özgün (yaratıcı) olmayı ve bu yaratıcılığı sürdürülebilir kılmayı hedefliyor.
Sosyal medyada her akım kullanıcı ilgisi kadar yaşar
Pandemi sürecince dikkatimizi dağıtacak ve motivasyonumuzu artıracak her dala tutunduğumuz günümüzde, bu ilginç ve eğlenceli bulunan, “dahil olunup etkisi büyütülen kısa videolar” bir akım olmanın ötesine geçmiş, birer alışkanlığa dönüşmüş durumda. Platformlar ise içerik üreticileri için keselerini açarak rekabette öne geçmenin yolunu arıyor. Sosyal medya bildik kuşak çatışmasını algı çatışmasına dönüştürürken, algısı düşük olanı (en azından şimdilik) ödüllendiriyor.
Bu yazı Digital Report Dergisi 8. sayısında yayınlanmıştır.