Covid ile dijital iletişim platformları hanelerin can damarı haline geldi. Artık bu kanallar sadece birer iletişim kanalı değil, yaşam alanı.
WhatsApp bundan yaklaşık iki ay önce kullanım koşullarını ve bu değişiklikle birlikte veri toplanma politikasını da değiştirdiğini anons etti. Hatta o seviyeye götürdü ki işi, işine gelirse arkadaş ya kabul edersin ya da gidersin dedi.
Whatsapp’ın tahmin ediyorum ki özgüveni yüksekti, herhalde gitmeyeceklerini düşünüyordu. Bir de nereye gidecekler, zaten her yer böyle diye düşünmüş olacaklar ki, kullandıkları dil hayli agorandı üstelik. Whatsapp’ın beklediği gibi olmadı. Kıyamet koptu.
Herkes mevzuyu yükselişte olan gizlilik trendine bağlıyor ama kimse aslında diğer platformlara yapılan geçişlerin gizlilik tansiyonunu azaltmama durumunu açıklayamıyor. Diğer platformlar da bilgi derliyor sonuçta.
Gerçekten mi tüketici verisini korumaya almaya çalışıyor yoksa tetiklenmelerinin arkasında başka bir duygusal ihtiyaç mı söz konusu. Birazdan bunun sebebini konuşurken, yanlış anlaşılmak istemem, gizlilik ihtiyacı tabi ki hafife alınacak bir ihtiyaç değil ama tetikleyen sadece kendisi değil. Gelelim meseleye.
Anlık mesajlaşma platformları artık kafe muamelesi görüyor
Covid ile dijital iletişim platformları hanelerin can damarı haline geldi. Dünya ile gerçek bir bağ kurabildiğimiz yaşam alanlarımız. Haliyle iletişim platformların mahiyeti de hızla değişmeye başladı. Artık bu kanallar sadece birer iletişim kanalı değil, yaşam alanı.
İnsanlar dışarıda buluşmuyorlar haliyle neredesin sorusunu sorduğumuz anlık mesajlaşma alanından farklı bir alana dönüşmeye başladılar.
Son dönemde yaptığımız araştırmalar, anlık mesajlaşa platformlarının kafe muamelesi görmeye başladıklarını görüyoruz. Bundan dolayı da gruplar tekli görüşmelerden daha değerli görülüyor. Gruplar insanların bir araya geldiği, konuştuğu, eğlendiği yaşam alanları.
Markalar bugünün problemlerine, eski içgörüler ile yaklaşmaya devam ettikçe, daha çok sorunlar ve daha çok tornistanlar göreceğiz.
Haliyle duygusal bağ da çok farklı bir seviyeye gelmiş durumda. Senin verini toplayacağım, kabul edersen tamam, etmiyorsan hemen çık dediğinizde, aslında bilinç altına bak bu kafe benim, ikiniz oturmuş fısır fısır bir şeyler konuşuyorsunuz, ben de ne konuştuğunuzu bilmek istiyorum, izin vermiyorsanız da bakın kapı orada demiş oluyor platformlar.
Peki bu tonalitede iletişim yaparsanız ve bu hassasiyetteki tüketiciye bunu derseniz ne olur?
O da hadi oradan der ve sonra marka da tornistan yapmak zorunda kalır.
Bu süreçte Telegram ve BİP ciddi katılım aldılar. İkisinin de ortak özelliği baştan beri yaşam alanları olarak doğmuş olmaları. Sadece ‘sohbet uygulaması’ olarak doğmadılar. Bu zamanında dezavantaj gibi görünse de, yeni şartlarda ciddi bir avantaj olarak kendilerine dönecek.
Daha bu tarz hareketlerin başındayız, çok sayıda değişim göreceğiz. Markalar bugünün problemlerine, eski içgörüler ile yaklaşmaya devam ettikçe, daha çok sorunlar ve daha çok tornistanlar göreceğiz.
Problemlerin doğası değiştiğinde, onları çözmeye yönelik içgörüler de değişir. Tüm markalara önerim, oturup ciddi ciddi yeni çözümleri düşünmeye başlamalarıdır.