2000 yılında dört başarılı girişimci tarafından kurulan ve Türkiye’nin 81 ilinde yeme alışkanlıklarına ve ticarete nüfuz eden Yemeksepeti, son dönemde Getir ve Trendyol gibi dişli oyuncuların pazarda yükselmeye başlamasıyla birlikte daha önce neredeyse hiç yaşamadığı bir rekabet ortamıyla karşılaştı. Bu yeni duruma alışma sürecinde restoranlar, müşteriler ve özellikle çalışanlarla yaşanan sıkıntılı süreçler, Türk internet tarihinin en başarıları girişimlerinden olan markayı zorlamaya devam ediyor. Yönetim politikasının müşteri odaklı ve çalışanların haklarını gözetecek bir eksene yaklaştırılmasının, bugün karşılaşılan pek çok soruna da çare olacağını düşünüyorum. Yemeksepeti, pratik yapısı ve Türkiye’deki tüm restoranları bir ölçüde dijital dönüştürme kabiliyetiyle 20 milyondan fazla insanın yemek için tek adresiydi. Bu alanda yaratıcı fikirleri olan yeni oyuncuların pazara girmesiyle dengeler kısa sürede değişti zira Getir muazzam bir hızla büyüdü ve bu büyüme yerli girişimin yalnızca Türkiye’de değil, dünyada da çok önemli bir oyuncu olmasını sağladı. Müşterilerini tanıma konusunda ustalığını konuşturan Trendyol ise sunduğu indirimlerle halihazırda uygulamasında olan kullanıcıları doyurmakta da zorlanmadı. Öncülerin açtığı yolda ortaya çıkan yenilikçi fikirler ve uygulamalar, yalnızca müşterilerin daha iyi tekliflere ve hizmetlere ulaşmasını sağlamıyor, çıtayı birçok açıdan yükseltiyor. Bir müşterisi olarak artık eskisi kadar sık kullanmasam da Yemeksepeti’nin durumuna romantik yaklaşmaktan kendimi alamıyorum. Yerli girişimcilere umut veren bu serüvenin bir ibret hikayesine dönüşmemesini umuyorum.
Bu yazı Digital Report Dergisinin 14. sayısında yayınlanmıştır.