İlk defa 2010 yılında Barcelona’da, Mobile World Congress’de o zamanlar akıllı telefon pazarında %42 ile lider olan Blackberry kurucusu Lazaridis tarafından kullanılan “Super App” kavramı, dünyanın doğusundan batısına yükselerek birçok şirketi etkileyen bir fenomene dönüştü. Şu sıralar Userspots olarak birçok müşterimizden “Bir Super App yapmak istiyoruz” cümlesini duyduğumuzu belirtmekte fayda var. Umarız bu yazı ile bir Super App geliştirme süreciyle alakalı da fikirler edineceksiniz.
Detaylara girmeden tanım ile başlayalım, kendisi de aynı zamanda bir “Super App” olan Gojek, blog’unda bu kavramı şöyle tanımlıyor: “Bir Super App, içinde onlarca uygulamanın olduğu bir şemsiye uygulamadır. Uygulamaların zulmünü bitiren bir işletim sistemi yapısıdır. Mobil öncelikli nesil için internete açılan bir portaldır.”
İçinde birçok uygulama olan bir şemsiye uygulama denildiğinde, akla bir işletim sistemi geliyor olabilir, Super App’lerin gelişimine baktığımızda ise biraz daha farklı bir yaklaşımı da görüyoruz.
Kavramdan sonra, biraz da gelişimine bakalım. Doğudan yükselen bir kavram olduğundan bahsetmiştik. Bu konuya en sık örnek verilen WeChat ile başlayalım. Çin’de WeChat; mesajlaşırken evinize temizlikçi çağırabileceğiniz, aynı zamanda köpeğinize veteriner bakarken yemek sipariş edebileceğiniz, fatura ödeyip içinde yer alan sosyal medya platformlarında takılabileceğiniz veya oyun oynayabileceğiniz devasa bir ekosisteme sahip bir mobil uygulama. Aklınıza gelebilecek hemen hemen her şeyi yapabiliyorsunuz.
Bir Kolombiyalı Super App olan Rappi ise, işe bir teslimat firması olarak başlıyor. Daha sonra insanlara sadece ürün teslim etmeyi aşıp, tüm ihraçlarına cevap vermek üzere kendisini konumlandırıyor. Grab ise aynı şeyi Güneydoğu Asya’da yapan bir start-up. Onlar bu işe Uber’in yaptığı işi yaparak başlıyorlar ve arkası geliyor. WeChat’in devlet destekli yükselişini göz ardı edersek, aslında Super App olmanın farklı şirketlerde benzer ilerleyen adımlarından bahsedebiliriz.
3 adımda Super App olmak: “Önce Uber, sonra Super“
Güneydoğu Asya’da Super App olarak içinde birçok fonksiyonu barındıran Grab’i tanıtmak için kullanılan güzel bir ifade. Aslında bu ifade, Super App’lerin gelişimini de anlatıyor bize. Bir özellik ile başla, o işte çok iyi bir deneyim oluştur, kredi kartından otomatik ödeme kolaylığı sağla ve sonrasında hizmeti kişilerin gündelik hayatındaki birçok noktaya dokunacak kadar genişlet.
İlk adımda harika bir deneyim sun
Bu yazının başlığını da etkileyen “Süper Doğulmaz Süper Olunur” ifadesi tam olarak bunu adresliyor. Şu an neredeyse Super App diye adlandırdığımız bütün uygulamalar, yola çıktıklarında sadece bir fonksiyona hizmet ediyorlardı ve o konuda çok iyilerdi.
Bu mantıkla daha uygulamayı hayata geçireceğiniz ilk günde uygulamanın içine onlarca fonksiyon koyarak “Super App oluyoruz” cümlesini kurmak çok anlamlı değil. Önce bizi müşteri gözünde süperleştirecek bir deneyim sunacağımız başlangıç noktası bulmamız gerekiyor. Önce müşterimize “Bunlar bu işi de harika yaparlar” dedirtecek bir servis sunarak başlıyoruz. Burada farklı şirketler farklı deneyim odaklarına da sahip olabiliyor. Bu deneyim odağı da müşterilerde diğer servisler için bir beklenti oluşturabiliyor. Örneğin Türkiye’de Getir hangi yeni alana girerse girsin, hız odaklı bir deneyim sunacakları beklentisine sahip oluyoruz.
Cüzdan ve kayıtlı kart ile ödeme imkanı sun
İkinci adımda kredi kartı kayıt etmek ve/veya cüzdan özelliği sunarak kişinin sistemimizde ödemeyi kolayca yapabilmesini sağlıyoruz. Kişinin adres bilgisi ile kredi kartı bilgisini almak, sonraki hızlı aksiyonları almamızı oldukça kolaylaştıran bir hamle oluyor. Super App tasarım yaklaşımları bölümünde de bahsedeceğiz, neredeyse tüm uygulamalar en üstte kullanıcının mevcut cüzdanında ne kadar para olduğunu göstererek başlıyorlar.
Gündelik hayatın parçası ol
Bu iki adımdan sonra sıra, başka servislerle beraber kişinin gündelik hayatındaki birçok noktaya dokunmaya geliyor.
Eğer yukarıda bahsettiğim Super App’lerin YouTube’da tanıtım videolarını izlerseniz hepsinde ortak bir nokta göreceksiniz: Bütün tanıtım videoları “bir kullanıcının bir gününde ihtiyacı olan her noktadayız” mesajı veriyor.
Peki bu uygulamaların tasarım yaklaşımlarında bir örüntü var mı? Biraz da onu inceleyelim.
Super App tasarım yaklaşımları
Super App’lerin tasarım yaklaşımlarında da yukarıdaki üç aşama gibi bir yapıyı görüyoruz. Neredeyse bütün uygulamalar öne çıktıkları ana özelliklerini ve/veya kredi kartı saklama ile sahip oldukları cüzdan yapılarını en üstte konumluyor. Tasarımlarda kişinin uygulamayı açtığı anda ne kadar parası/kredisi olduğunu gördüğü ve hala belki de ana aksiyon olarak kullandığı özelliğe hızlı bir erişim sunduğu yapıları görüyoruz.
Sonrasında Super App’in gündelik hayatımıza dahil olmak için sunduğu diğer özellikler karşımıza geliyor. Genelde servislerin ironik veya illüstrasyon ile gösteriminin yapıldığı bir “Other Services” kısmı karşımıza geliyor. Türkiye’de servisler arası geçişi Trendyol bu şekilde sağlıyor.
Son bölüm ise kaydırılabilir bir şekilde, sistemle alakalı “ilham odaklı veya uygulamayı daha fazla kullandıracak” içerikler ile tamamlanıyor. Burada sık sık lokasyon bazlı öneriler veya kampanyaları görebiliyoruz.
Türkiye’nin Super App adayları
Trendyol
N11’in halka arz dökümanında gördüğümüz üzere Türkiye’de Eticaret sektöründe %35’lik bir pazar payına sahip olan Trendyol bir pazar yeri olmasının yanında, Dolap ile ikinci el ürün satışı, Hızlı Market ile yakındaki marketlerden 30 dakikada market alışverişi, Yemek ile de yemek siparişi alanın hizmet veriyor.
Servis geçişleri yukarıda bahsettiğimiz diğer Super App tasarımlarına benzer bir yaklaşımda olan Trendyol, Cüzdan uygulamasını da her geçen gün kullanıcının gündelik hayatına dahil etmeye odaklanıyor. Trendyol diğer servislerin keşfedilmesini kolaylaştırmak ve alışkanlık oluşturmak için “Hediye Çeki” ve ilk alışverişlerde indirim imkanlarını bol bol müşterilerine sunuyor.
Getir
Getir, getiryemek, getirbüyük ve getirsu’dan sonra getirçarşı ile birlikte Super App olma yolunda önemli bir adım daha attı. Trendyol’un etraftaki marketlerden 30 dakika içinde alışveriş yapma özelliğini duyurmasından kısa bir süre sonra hayata geçen Getirçarşı aslında Türkiye’deki herhangi bir esnafı internet üzerinden satış yapabilir hale getiriyor. Getiryemek ile başladıkları Pazaryeri olma adımında getirçarşı ile birlikte çok daha geniş bir ürün yelpazesine de erişebileceklerini söyleyebiliriz.
Glovo’nun kısa süre içinde Türkiye’de müşterilerine sunduğu “A noktasından B noktasına herhangi bir şey getirme” özelliğinin de Getir’in yakın zaman içinde servisleri arasına dahil olmasını umut ediyoruz.
YemekSepeti
Şimdilik YemekSepeti, Getir ve Trendyol kadar servis sunmayıp Banabi’yle birlikte iki alanda hizmet verse de YemekSepeti’nin müşteri deneyimi anlamında kattıklarını gördüğümüzde bir Super App potansiyelinin olduğunu düşünüyoruz.
Sadece YemekSepeti’nin girişte Banabi/YemekSepeti seçimi yaptıran taslarım kararının özellikle servis ve özellik sayısı arttığında farklı bir yaklaşımla değişme zorunluluğunun olabileceğini düşünüyoruz.
Migros, Carrefour, İstegelsin, Hepsiburada gibi şirketlerin de bir Super App olma yolunda adımlar attıklarını görüyoruz, bankaların bu konuda bazı girişimleri olduğu konusunda haberler var, hatta yakın zamanda İşCep uygulamanın içine bazı özellikler ekleyerek bu yönde bir aksiyon aldı, şimdilik bu alanda da önemli bir rekabet olacağını öngörüyoruz, hatta kim bilir belki de Sağlık gibi dikey alanlara odaklanmış Super App’leri de görebiliriz.
Bu yazı Digital Report Dergisi 9. sayısında yayınlanmıştır.