Uber ve benzerleri kâr edemiyor, oysa her ne kadar radikal bir yol olsa da, yeni bir düşünce bu olasılığı mümkün hâle getiriyor.
Sözlüklere bir terim olarak kadar girmiş olsa da, ABD’de ve dünyada kentsel ulaşımı dönüştürüyor olsa da, Lyft, Didi Chuxing ve diğer rakiplerin başaramadığı tek şey, kâr etmek.
Otonom otomobillerin ekonomisine umutlar bağlanmış durumda, ilk bakışta araç kullanmak için insanlara ödeme yapma yükünü ortadan kaldırmak kârlılığı önemli ölçüde artırabilir. Ancak burada da bir engel var. Otomobil sahibi sürücüler olmadan, otonom araçlara geçiş de şirketlerin bilançolarını milyonlarca araca sahip olma maliyetiyle birleştirerek patlatabilir.
Her 100 dolarda 2 dolar zarar ediyorlar
Erken aşama teknoloji şirketleri için para kazanmak elbette pek modaya uygun da değil. Ölçeklenme, normalde bu tip dertleri çözer ama konu sürüş paylaşımı olduğunda, genelde işler planlandığı gibi gitmiyor.
Didi Chuxing geçen yıl yaptığı açıklamayla her 100 dolar ücrette 2 dolar zarar ettiğini gösterdi. Dolayısıyla ne kadar büyürse, o kadar çok para kaybedecek.
Uber’in kâr eğilimi ise daha cesaret verici. Grup, Eylül ayına kadar yüzde 18 artışla 1,2 milyar dolar kaybetti, ancak bu, gıda dağıtımı gibi taksi dışı faaliyetlerden kaynaklanıyordu. Yolculuk paylaşımı, bir önceki yıla göre yarısından fazla artarak 600 milyon dolardan fazla “temel” işletme kazancı elde etti.
Fakat bu yatırımcıları ikna etmek için yeterli değil. Geçen yıldan bu yana hisse senedi fiyatları yüzde 30 düştü. 2017 yılında kurucu ortak Travis Kalanick’in yerini alan Dara Khosrowshahi, daha abartılı harcamaları kırpmak için hazırladığı bir program da dahil olmak üzere, marjları artıracak bir strateji izliyor.
Gelirin yüzde 20-25’i sürücülerin
Ancak Uber gibi şirketlerin ihtiyaç duyduğu (ve şu anda bulamadığı) daha radikal değişiklikler, sürücüsüz araçlara bağlı olabilir. Sürüş paylaşımı operatörleri sürücülerine ücretin yüzde 20-25’ini veriyor. Sürücüler olmasaydı, marjlar artacak ve bu şirketler kârlılığa ulaşabilecekti.
Fakat sıfır sürücülü sistem otomobilsiz sistem anlamına da geliyor. Uber’in son isteyeceği şey, 32 milyar dolarla hafif sıklet sayılabilecek bilançosunun 4 milyon araçla büyümesi. Bu da en iyi hesapla sahip olma maliyeti ve harcamalarda 6 kat büyüme demek.
Uber için radikal çözüm: Yeni bir yatırım kalemi olarak filo
Öyleyse, Uber yöneticilerinin radikal yeni fikirler denemek istemelerine şaşmamalı. Bir model, otonom araçların yeni bir varlık sınıfı olarak değerlendirilmesi olabilir. Örneğin bu araçlar filo yatırımı olarak sunulabilir. Bu durumda ABD’deki benzer gayrımenkul sistemi Reits ile paralel düşünülürse, yatırımcılar sürüşlerden yüzde 6 gibi bir oranda gelir elde edebilirler. Ayrıca Uber, bu yeni yatırım modeli için , vergi teşviği de alabilir. Fakat bunun için yatırımcıların da hisse sahiplerinin de şimdiye kadar neredeyse tükettikleri inançlarını geri kazanmaları gerekiyor.
Elbette kaza riskleri ve kazanç garantisi olmaması bu modeli biraz riskli hâle getirse de, bazı finans uzmanları, Uber ve benzer şirketlerin taksi modellerini önümüzdeki 10-20 içinde tamamen otonom araçlara kaydırdıklarında, otomobil üreticilerinin filolara sahip olmalarının makul bir finansman modeli olacağına inanıyorlar.