1965 yılında Intel’in kurucularından Gordon Moore, işlem gücünün her 18 ayda bir iki katına çıkacağını öngörmüştü. Bu cesur tahmin, Moore Yasası adıyla teknoloji dünyasının lügatına geçti ve uzun yıllar boyunca hedefi büyük ölçüde tutturdu.
Üretken yapay zekanın sahneye çıkışı, bu düzeni kökten sarstı. İşlem gücündeki artış lineer bir ilerleyişten, kaotik bir ivmelenmeye dönüştü. 2024, üretken yapay zekanın her alana sirayet ettiği; verimlilik, yaratıcılık ve hatta anlam arayışının gölgede kaldığı bir yıl olarak zihinlere kazındı.
İnsanlar, hangi işi insana, hangi işi yapay zekaya yaptıracaklarını sorgularken, büyük dil modellerinin potansiyeli agresif pazarlama kampanyalarıyla yüceltildi. Üretimler mekanikleşti, makineler kimi zaman tanrılaştırıldı.
İnsan ise her zamanki gibi kendi kazdığı kuyuya düştü. Mekanik olarak atfettiği ve otomatikleştirdiği işleri yine kendi elleriyle düzeltmek zorunda kaldı, kulağı tersten tuttu. Halüsinasyon dolu makaleler, yedi parmaklı insan görselleri ve robotik sesli sosyal medya gönderileri interneti taşırdı. Bir tuşa basarak iş bitirmenin cazibesi insanı zayıf karnından vurdu.
Lakin bu işe kafa yoran insanlardansanız tuşlara basmadan önce arkanıza yaslanıp düşünmenizi temenni ederim: 2025’in perdesini araladığımız bu aylarda, insanlığın üretimle ilişkisinin yeniden tanımlanması gerektiğini siz de hissediyor musunuz?
Bu yazı Digital Report Dergisinin 20. sayısında yayınlanmıştır.