Yağmur, kar, çamur, dere, tepe demeden iletişimin sağlanması için gereken sinyalleri gönderen radyolinkleri artık Türkiye’de üreteceğiz
Ülkemizde uzak mesafe haberleşmesinde radyolink sistemlerine kadar sadece çıplak havai hatlar kullanılıyordu. Ancak 1950’li yılların ortalarından itibaren Türkiye radyolink teknolojisiyle tanıştı. O yıllardan günümüze kadar geçen süre zarfında deyim yerindeyse köprünün altından çok sular aktı. Günümüzde kullandığımız mobil iletişim araçlarının olmazsa olmazlarından biri haline gelen radyolinkleri artık kendimiz üreteceğiz.
Geride bıraktığımız ay Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu (BTK) öncülüğünde TÜBİTAK tarafından tasarlanan ve geliştirilmesine Turkcell mühendislerinin katkı sunduğu, üretimi SimPro tarafından gerçekleştirilen ‘Yerli Radyolink Projesi’ için imzalar atıldı. Peki, nedir bu radyolink? Ne işe yarar? Yerli radyolink üretmenin ülkemize faydası nedir?
Son zamanlarda Turkcell başta olmak üzere Vodafone’dan da duymaya başladığımız radyolink teknolojisi kısaca, kablosuz ortamda elektromanyetik alan yardımı ile ses, görüntü ve bilgi işaretlerinin taşınması diye açıklayabileceğimiz bir sistem. Radyolinkin iletim ortamı hava. Telefon santrallarını birbirine bağlayan ve ana transmisyonu sağlayan ortamlardan biri. A merkezinden B merkezine taşınacak olan sinyalin, optik görüş imkanı olan antenlerce elektro-manyetik alanda alıcı – verici olarak taşınması prensibine dayanıyor. Radyolink sistemleri, 3G ve GSM altyapılarında iletişim üniteleri ile santral merkezleri arasındaki iletişimi sağlamak amacıyla ve genellikle iletişimin zor olduğu koşullarda kullanılıyor. Güçlü veri iletimi sayesinde, en zor arazi koşullarında bile başarı ile çalışan radyolinkler, iki nokta arası iletişimi hedeflediği ve çok güçlü bir bağlantıyı desteklemesi nedeniyle, genelde santrallar arası iletişim için kullanılıyor. GSM iletişiminin otobanı olarak adlandırabileceğimiz radyolinkler, bir anlamda santralların arasındaki tüm iletişim yükünü taşıyor diyebiliriz.
Türkiye’de Radyolinkin Gelişimi
Ülkemizde uzak mesafe haberleşmesinde radyolink sistemlerine geçilinceye kadar sadece çıplak havai hatlar kullanıldı. Türkiye, 1954 yılında NATO’ya girince, NATO alt yapı yatırımlarından yararlanma imkanına da sahip oldu. Böylece bazı transmisyon sistemleri ve havai hat kuranportör (yüksek gerilim hatları üzerinden oluşturan modülasyonla haberleşme amaçlı kullanılan bir sistem) sistemleri sağlandı. İlk radyolink sistemi İzmir Yamanlar ile Yunanistan arasında 1959 yılında çalışmaya başladı. Büyük radyolink sistemi, Kuzey Radyolink Şebekesi isimli bir projenin geliştirilmesiyle, 1958 yılında Türkiye’ye geldi ve 1961’de işletmeye açıldı. Daha sonra bunu başka radyolink cihazları izledi. Böylece, 20-30 metre aralıklarla dikili direkler üzerinde kurulu havai hatlarla sağlanan haberleşme, daha ucuz, güvenli, kaliteli, doğanın olumsuz şartlarından etkilenmeyen radyolinkler üzerinden sağlanmaya başlandı.
Radyolinkler özellikle coğrafi koşulların zorlu olduğu yerlerde, ilçe merkezlerinin bağlantısında, fiber optik sistemin yedeklenmesinde ve hücresel iletişimde yoğun merkezlerde kullanılıyor. Omurga yapısında, şehir içi metropol ağ yapıda tüm iletim, fiber üzerinden gerçekleştiriliyor. Şehirlerarasında, il ve ilçe merkezleri arasında ise hem radyolink hem fiber optik ortam kullanılıyor.
Radyolinklerin İşletme Sorunu Bulunmuyor
Kablolu sistemle karşılaştırıldığında radyolinklerin ilk dikkat çeken özelliği, işletme sorununun olmaması. 10 kilometreden 70-80 kilometre mesafeye kadar kurulabilmesi ki güçlendiricilerle bu mesafe de artırılabiliyor. Ayrıca bakım ve işletmesi açısından değerlendirildiğinde büyük avantajlar sağlıyor. Öncelikle ucuz ve daha az insan gücüne ihtiyaç duyuluyor. Sistem uzaktan da denetlenebiliyor. Yani o anlamda da ekonomik. Kırsal alanlarda ve düşük kapasiteli yerlerde fiber optik haberleşme şebekesinin işletme maliyeti ile yatırım maliyeti son derece yüksek. Yer altı kazı çalışmasının yapılmasının yanı sıra, zorlu yerleşim yerlerinde kullanılan 5-10 kilometrelik kablonun hem işletmesi zor, hem de o kablonun ve teçhizatın maliyeti radyolink sistemin maliyetinden 4-5 kat daha fazla. Bu nedenle ana transmisyon planlamasında, bu tip yerlere işletmeciliğini kolay yapmak ve hızla tesis etmek amacıyla radyolink sistemi tercih ediliyor.
Radyolinklerin kanal sayısı 10’dan 1800 kanala hatta daha da üst sayılara kadar ulaşabiliyor. Radyolinklerin hızı değişken ve 10 GHz’e kadar çıkabiliyor. Ülkemizde 3G ve GSM alt yapısında kullanılacak olan yerli radyolinkler, 7 GHz frekansını kullanacak ve 155 Mbps hızında veri iletişimi sağlayacak. Böylelikle santrallerin bağlantılarını yerli radyolink sistemleri sağlayacak. Yakın mesafelerde iletişimin sağlanması için iki radyolink istasyonu yeterli olurken, alıcı ve verici olacak olan iki istasyon, mesafe arttıkça yetersiz kalabiliyor. Yani mesafe uzadıkça aralara tekrarlayıcı istasyonların kurulması gerekiyor. Çünkü radyolink iletiminin dezavantajları da bulunuyor. Uzak bir noktaya giden radyolink hattı, çoklu terminale ihtiyaç duyuyor. Örnek vermek gerekirse, İstanbul ve Ankara arasında iletişimin sağlanması için İstanbul, İzmit, Adapazarı, Düzce, Bolu, Kızılcahamam ve Ankara’da radyolink terminallerinin kurulması gerekiyor. Her istasyon aldığı sinyali, frekans değişikliği ile bir sonraki istasyona iletiyor. Aralara sadece sinyalleri kuvvetlendirmek için konumlandırılacak olan tekrarlayıcı radyolink terminalleri kuruluyor ve bunlar ara frekansta iç iletişim yapıyor. Tekrarlayıcılar santral ya da verici istasyonlarla iletişim içinde bulunmuyor. Sadece belli bir doğrultuda giden verinin iletiminde rol oynuyorlar.