İklim değişikliği, dünya genelinde ciddi bir çevresel ve sosyal problem olarak karşımıza çıkmaya devam ediyor. Şirketler ve hükümetler iklim değişikliğine karşı giriştikleri mücadelede sırtlarını teknolojiye dayıyorlar. Yapay zeka, yenilikçi teknolojiler ve bazı umut verici teknoloji odaklı iş modelleri, iklim değişikliğine karşı mücadelede ciddi ilerleme kaydetmeyi vadediyor.
İklim değişikliğiyle mücadelenin geleceği yalnızca teknolojik gelişmelere bağlı değil, bilhassa; işletmelerin ve hükümetlerin, çevre dostu stratejiler geliştirme ve uygulama konusunda elini taşın altına koyması gerekiyor. Maalesef şimdiye dek şirketlerin iyi niyetli -ancak süslü- kurumsal sosyal sorumluluk ve sürdürülebilirlik çalışmalarının ötesine geçemeyen projeler, hedeflerini gerçekten tutturabilmiş değil.
Bunun en temel nedenleri arasında, iklim değişikliğine karşı savaşta alınması gereken aksiyonların tam manasıyla net olmaması veya saptanan yollarda uzlaşı sağlama ve ortak hareket etme becerisinin gösterilememesi olarak karşımıza çıkıyor.
Organizasyonların sürdürülebilirlik çalışmalarının tasarım sürecine ışık tutmak ve bilgi teknolojilerinde yeşil devrime katkı sağlamak adına güncel araştırma sonuçlarını analiz etmenin faydalı olacağını düşündük.
McKinsey’in yaptığı araştırmaya göre teknolojinin karbon emisyonlarını düşürmede temelde iki rolü olabilir:
Ofansif: Operasyonel verimliliğin artırılması, emisyon değerleri daha düşük alternatiflere yönelme ve geri dönüştürme gibi aktiviteler.
Defansif: BT departmanının şirket içinde alabileceği aksiyonlar.
Bu bağlamda bakıldığında CIO’ların kendilerine en fazla alan bulacakları ve çevik kararlarla fark yaratabilecekleri kısım defansif taktiklerdir diyebiliriz.
Emisyonun üç hali
İlgili istatistiklere göz atmadan önce karbon emisyonlarınının dünyada 3 farklı kapsamda ele alındığını söyleyelim:
- Kapsam 1 emisyonları, Birleşmiş Milletler Çevre Programı’nın (UNFCCC) Sera Gazı (GHG) Protokolü ve Kyoto Protokolü kapsamında ölçülen ve raporlanan karbon emisyonlarıdır. Kapsam 1 emisyonları, enerji üretiminden kaynaklanan karbon emisyonlarını ve bu emisyonların ölçümünü içerir. Bu emisyonlar, genellikle elektrik üretim tesislerinde, rafinerilerde ve diğer endüstriyel tesislerde oluşur.
- Kapsam 2 emisyonları, Kapsam 1 emisyonlarına ek olarak, enerji kullanımı sırasında ortaya çıkan karbon emisyonlarını içerir. Bu emisyonlar, elektrik ve gaz gibi enerji ürünlerinin tüketiminden kaynaklanır. Örneğin, bir otomobilin yolculuğu sırasında ortaya çıkan karbon emisyonları Kapsam 2 emisyonlarına dahildir.
- Kapsam 3 emisyonları, Kapsam 1 ve Kapsam 2 emisyonları dışında kalan tüm karbon emisyonlarını içerir. Bu emisyonlar, örneğin, bir şirketin ürünlerinin üretiminden veya bir ülkenin ulaştırma sisteminden kaynaklanan emisyonları içerebilir. Kapsam 3 emisyonları, genellikle Kapsam 1 ve Kapsam 2 emisyonlarının düzenlenmesi dışında kalan faaliyetlerden kaynaklanır ve çoğu zaman ölçülmez ve raporlanmaz.
Kurumsal teknoloji hizmetleri emisyon üretiminde zirveye oynuyor
McKinsey’nin Eylül 2022’de yayınladığı verilere göre kurumsal teknoloji hizmetleri, toplam küresel sera gazı (GHG) emisyonlarının yaklaşık yüzde 1’ini oluşturan, 350 ila 400 megatona eşdeğer karbondioksit gazı (CO2e) salınımından sorumludur.
Sayılar ilk bakışta sizin için bir şey ifade etmiyorsa, bu seviyenin Birleşik Krallığın yıllık karbon salınımına aşağı yukarı eşit olduğunu belirtelim.
Sanayi ile iletişim ve medya hizmetleri, teknolojiyle ilgili kapsam 2 ve kapsam 3 sera gazı emisyonlarının en büyük payına katkıda bulunan sektörler olarak göze çarpıyor.
Kurumsal teknoloji hizmetlerinin toplam emisyonlara etkisi özellikle sigorta (toplam kapsam 2 emisyonlarının %45’i) ve bankacılık ve yatırım hizmetleri (%36) için oldukça yüksek görünüyor.
Endüstri | Toplam kurumsal teknoloji hizmetleri emisyon değerleri, Kapsam 2 + Kapsam 3, Mt CO2e (megaton) | Toplam endüstri emisyonlarının payı olarak kurumsal teknoloji emisyon değerleri (yüzde) |
İletişim ve medya | 80-85 | 35 |
Bankacılık ve yatırım hizmetleri | 60-65 | 36 |
Hükümet | 55-60 | 0 |
Üretim ve doğal kaynaklar | 50-55 | 2 |
Enerji | 20-25 | 3 |
Sigorta | 20-25 | 45 |
Eğitim | 15-20 | 6 |
Perakende | 15-20 | 2 |
Sağlık hizmeti sağlayıcıları | 10-15 | 9 |
Taşımacılık | 10-15 | 11 |
Toptan ticaret | 5-15 | 6 |
Toplam | 350-400 | 05.10.2023 |
Asıl suçlu şirket içi veri merkezleri değil, son kullanıcı ürünleri
Son kullanıcı cihazları (dizüstü bilgisayarlar, tabletler, akıllı telefonlar ve yazıcılar) küresel çapta bakıldığında, veri merkezlerinden 1,5 ila 2,0 kat daha fazla karbon üretir. Bunun bir nedeni, şirketlerin şirket içi veri merkezlerinde, sunuculardan çok son kullanıcı cihazlarından yararlanmasıdır.
Son kullanıcı ürünlerinin dezavantajlı olmasının bir diğer nedeni, bu cihazların ömrünün sabit veri merkezlerine göre çok daha kısa olması diyebiliriz. Örneğin, akıllı telefonların yenilenme döngüsü aşağı yukarı iki yıldır, bu süre dizüstü bilgisayarlarda dört yıla kadar çıkarken, yazıcılar ortalama beş yılda bir değiştirilir. Sabit sunucuların ise ortalama olarak beş yılda bir değiştirilmesi gerekir, ancak işletmeler bu süreyi bir hayli uzatma eğilimindedirler.
Son kullanıcı cihazlarından kaynaklanan emisyonların yılda yüzde 12,8’lik bir yıllık bileşik büyüme oranı (YBBO) ile artıyor oluşu ise çok daha endişe verici görünüyor.
CIO’lara düşen görevler neler?
Birçok CIO, çevre dostu yatırımlar yaparken en yeni teknolojik altyapıları kullanmak veya tesisleri geliştirmek için yüklü harcamalar yapma eğilimindedir. Ancak organizasyonların bütçelerini zorlamadan atacakları ufak adımlarla büyük değişimler yaratmaları da mümkün.
Şirket içinde kişi başına düşen cihaz sayısını azaltmak, geri dönüşüm yoluyla kurumsal teknoloji ürünlerinin kullanım ömrünü uzatmak bile son kullanıcı ürünlerinden kaynaklanan emisyonların radikal biçimde azalmasına katkıda bulunabilir. Aynı zamanda bu tip uygulamaların yaratacağı sosyal farkındalık da temel bir felsefeye ve yol haritasına dönüştürüldüğünde çok iyi sonuçlar almak işten bile değil.
CIO’lar, çalışanları uzaktan çalışmaya ve video konferans araçlarını kullanmaya teşvik ederek, çalışanların ofise gidip gelme ihtiyacını azaltarak kuruluşlarının karbon ayak izini azaltmaya yardımcı olabilirler. Sürdürülebilir BT ürün ve hizmetlerinin satın alınmasına yönelik politikalar oluşturmak için satın alma ekipleriyle birlikte çalışılabilir. Bu, yüksek enerji verimliliği derecelerine sahip veya geri dönüştürülmüş malzemelerden yapılmış ürünlere öncelik verilmesi yoluyla yapılabilir. Yöneticiler veri merkezlerini enerji açısından verimli ve sürdürülebilir bir şekilde çalıştırmak için en iyi uygulamaları ortaya koymak üzere BT ekipleriyle dirsek temasında olmalıdır. Enerji tasarruflu sunucuların ve soğutma sistemlerinin kullanılmasının yanı sıra enerji tüketimini azaltmak için güç yönetimi stratejilerinin uygulanması da hayati önem taşır.
Yarınları değiştirmek için iş birliği şart
Dünya iklim değişikliğinin etkilerinin giderek daha fazla farkına vardıkça, şirketler ve hükümetler karbon emisyonlarını azaltma ve küresel ısınmanın etkilerini hafifletmek için harekete geçme konusunda artan bir baskı hissediyorlar. Teknoloji sektörünün liderleri olarak CIO’lar, bu çabaları yönlendirmeye yardımcı olmak ve daha sürdürülebilir bir geleceğe geçişte kilit bir rol oynamak için benzersiz bir konuma sahipler. CIO’ların karşılaşacağı temel zorluklardan biri, BT operasyonlarının karbon ayak izini azaltırken aynı zamanda müşterilere ve çalışanlara yüksek kaliteli, düşük maliyetli teknoloji hizmetleri sunma konusundaki rekabetçi talepleri karşılayabilmek olarak karşımıza çıkıyor. Bu da dikkatli bir planlama ve kaynak bulma stratejisi geliştirmeyi, performans yönetim sistemleri gibi stratejik önlemleri de doğru bir şekilde uygulamayı kritik derece önemli hale getiriyor.
Bu yazı Digital Report Dergisinin 16. sayısında yayınlanmıştır.