Covid-19 döneminin kısa süreli favori uygulamalarından biri olan ve iPhone kullanıcıları arasında global bir bilinirlik elde edip şu sıralar kullanıcılarını uygulamada tutma konusunda sıkıntılar yaşayan Clubhouse ile bu popüler uygulamayı bir özellik olarak kendisine ekleyen Twitter’ın Spaces uygulamasını Userspots ekibi, kullanıcı deneyimi ve sunduğu özellikler açısından karşılaştırdı.
Kullanıcı edinme
Kullanıcının uygulama ile ilk karşılaştığı anın tasarlanması, deneyim tasarımının önemli parçalarından biri. Tasarımcılar uygulamanın ne yaptığının kullanıcılar tarafından, detaylı bir açıklamaya ihtiyaç duyulmadan sezgisel olarak anlaşılması için farklı yapıları deniyorlar. Clubhouse da benzer bir şekilde, eğer siz yeni kullanıcıysanız, sizi önceden tanıdığınız bir kullanıcıyla birlikte bir odada doğrudan bir görüşme içine alıyor ve uygulamanın keşfiyle alakalı önemli bir adım atıyor. Burada farkında olmadan bir görüşme başlatılmış olması gibi bir temel hata olmakla beraber, uygulama eğer “bir sohbet odasında olduğunuzla” ilgili geri bildirim vermeyi daha sağlıklı yaptığı noktada bu problemi de çözmüş olacak.
Twitter ise kötü bir hikaye denemesiyle birlikte kişilerin attıkları tweet’leri tekrar hikayeye koymasından başka bir işe yaramayan alanı Space ile daha etkili hale getirmiş görünüyor. Twitter kullanıcıları uygulama içinde “vakit geçirirken”, bu odaları ve dolasıyla bu özelliğin ne olduğunu keşfedebiliyorlar.
Ayrı bir uygulama mı, bir özellik mi?
Yazılımcıların bir hata karşısında bazen kullandıkları “Bug değil feature” ifadesi, burada da “app değil feature” olarak karşımıza çıkıyor. Clubhouse’un elde ettiği popülarite sonrası yeni Clubhouse’lar görmek yerine, Twitter ve Linkedin gibi şirketlerin kendi Clubhouse’larını uygulamalarının içine entegre etme planlarını okuduk ve Twitter da bunu hayata geçiren ilk şirket oldu. Yakın zamanda yeni denemelerin de başka şirketler tarafından yapılmasını bekliyoruz. Sohbet odalarında kayıt altına alınmadan yaptığımız konuşmalar, bir uygulamanın ana konusu olabilecek kadar kullanıcı bağlılığı yaratabilecek mi? Yoksa bu bir çok uygulamaya eklenecek “Hikaye” gibi bir özellik mi olacak? Şimdilik ibre “feaature”dan yana ama beklemekte fayda var. Clubhouse hem gelir modeli hem de kişilerin uygulamaya tekrar tekrar gelmesini sağlayacak denemeler için çalışıyor.
![Clubhouse vs Twitter Spaces 2 Clubhouse vs Twitter Spaces](https://digitalreport.com.tr/wp-content/uploads/2021/06/Clubhouse-vs-Twitter-Spaces-2.jpg)
Uygulamada tutma
Kullanıcıya mobil uygulama indirtmekten daha zor bir konu da kişiyi tekrar tekrar uygulamaya getirmek, yani Retention adını verdiğimiz “kişiyi uygulamada tutma” hareketi. Bir önceki başlıkta da bahsettiğimiz bu konu için kullanıcı deneyimi profesyonelleri büyük çaba harcıyor. Clubhouse, neredeyse etrafta açılan her odayı size bildirim yoluyla ileterek, bunu sağlamaya çalışıyor. Fakat bu bildirim hücumu, bir müddet sonra ciddi bir yoğunluk yaşattığı için, kullanıcıların bildirimlere olan ilgisini kaybetmesine neden oluyor. Daha az bildirimlerin gönderildiği bir seçenek iyi bir fonksiyon olarak karşımıza çıkıyor ama bu sefer de kişinin ilgi alanlarıyla veya daha önce katıldığı odalarla alakasız gelen bildirimler, kullanıcıyı uygulamaya tekrar getirme konusunda başarısız oluyor. Twitter Spaces’ın burada da bir avantajı söz konusu. Twitter biraz uzaklaşan kullanıcısını platforma yeniden dahil etmek için doğru tipteki bildirimi doğru zamanda atabilecen bir mekanizmaya sahip. Bunun yanında, kullanıcılarda oluşmuş önemli bir timeline’a bakma isteği varken kişilerin uygulamaya tekrar tekrar gelmeleri, Clubhouse’a göre çok daha olası duruyor. Clubhouse’un burada belki de Tiktok’un yaptığı stratejiyi uygulayarak, içeriklerin sadece uygulama içinde tüketilmesini değil, farklı platformlarda da tüketilmesini sağlayacak yapıları kurması bir çözüm olabilir.
Gelir modelleri
Kullanıcı deneyimi profesyonelleriyle alakalı en temel yanılgılardan biri, tasarım sürecine sadece kullanıcıların ihtiyaçlarını dahil edeceklerinin düşünülmesi. Oysa bir deneyim tasarımcısının uygulamanın nasıl gelir elde edebileceğiyle alakalı başarısı; tasarım, kullanıcı ihtiyaçları, iş çıktıları ve teknoloji arasında harika bir denge oluşturmasından geçiyor. Bir müddet bütün Clubhouse odalarında konu bir şekilde dönüp dolaşıp temel gündem konusu bu uygulamanın nasıl para kazanacağına geliyordu. Clubhouse, 5 Nisan tarihinde kullanıcıların içerik üreticilerine bağış yapabileceği bir sistemi duyurdu. Patreon, Onlyfans gibi yapıların kullandığı bu sistemle birlikte içerik üreticilerinin topluluk üzerinden para kazanmasının yolu açılmıştı. Hatta Onlyfans çoğunluğu adult içerik üreticisine yaklaşık 6 milyar dolarlık bir ödeme yaparak birçok bankadan daha büyük bir rakama sahip oldu. Clubhouse da bu yöntemin doğru olduğuna inanarak, bu yöntemi kullanıyor. Twitter da benzer bir modeli kullanıcıları için oluşturdu. Kişilerin takipçilerden para toplayabileceği ve sadece onlara özel içerik oluşturabileceği bir yapı, kısa zaman içinde herkese açık bir özelliğe dönüşecek. Twitter’ın Getrevue gibi bir e-posta bülteni oluşturma aracını satın almasıyla da bunu farklı içerik türleri için de yapabileceğini öngörebiliriz. Nisan ayı sonunda yeniden açıklanan tam kapanma ile Clubhouse’un Türkiye’de tekrar popüler hale gelip gelmeyeceği ise büyük soru işareti. Bunun yanında elde ettiği popülarite sonrasında bu özelliği kendi özellik setine ekleyecek uygulamaların da Clubhouse’a olan etkilerini merak ediyoruz. Tüm bu bilinmezlere rağmen şunu diyebiliriz ki, artık kayıt edilmeyen anlık sohbet odaları dijital dünyamızın vazgeçilmez bir özelliği olacak gibi duruyor.
Bu yazı Digital Report Dergisi 7. sayısında yayınlanmıştır.