Bu iki yaklaşım veya soru ve bunların neticesi veya yanıtı, sizin tamamen meşhur Z kuşağı ile ilişkinizi ve yönünüzü tayin eder.
Eskilere gideceğiz. 70’li yıllara… Rıfat Ilgaz’ın kaleminden çıkan, evlerimize, hayatımıza, kitaplıklarımıza giren o müthiş esere ve filmine atıfta bulunacağız: Hababam Sınıfı.
İlk film… Mahmut Hoca yeni müdür muavini (yardımcısı – Z kuşağına kolaylık olsun diye kelimeleri çevireceğim) olarak okula gelir. Hababam Sınıfı bunun duyumunu alır ve umursamaz. Her yönden hazırlıklıdır. Mahmut Hoca da 25 yıllık meslek yaşantısında her türlü öğrenciyle uğraşmış ve birçoğunun doktor, profesör, öğretmen olmasına katıkıda bulunmuştur. Çünkü Mahmut Hoca bu başlıkta sorulardan doğru olanı sorarak ve yaparak eğitmeyi tercih etmiştir.
Sınıfa ilk geliş, Hababam ile ilk tanışma… Kendisiyle ilgili bilgi verirken sertliğine vurgu yapar: Kopya çekermişsiniz, çektirmem! Okuldan kaçarmışsınız, kaçırmam! Ön bahçede top oynarmışsınız, oynatmam!.. Yani, ne yaparsanız bilirim, yasaklarım ama bunları yapmazsanız da iyi geçiniriz diyerek sıralarda oturan kuşakla arasında açık bir kapı bırakır.
Sonra iki öğrenci gözüne ilişir. Biri Damat Ferit, diğeri de Güdük Necmi. Bunlar lise öğrencisi. Yaşlarını sorar. Ferit 25, Necmi 23 yaşındadır. Mahmut Hoca şaşırır. Yaşıtlarınız üniversite bitirip meslek sahibi oldular, der. Ferit ve Necmi umursamaz ve şakalarına devam ederler. Mahmut Hoca mesajını vermiştir. Akabinde sınıfta volta atmaya (dolanmaya) başlar ve sınıfa dönerek der ki: Her hocanın bir lakabı vardır. Siz hiç zahmet etmeyin, benimkini söyleyeyim; Kel Mahmut… Çünkü bu saçları sizin gibi haylazları eğitmek için döktüm!
Devamını filmin müptelası (bağımlısı) olanlar bilir. Hababam kaçar, Mahmut Hoca yakalar, onlar bir daha yapar, Mahmut Hoca ceza verir. Ta ki bir öğrenci okul taksitini ödeyemediği için arkadaşlarının para topladığını anlayıp o öğrencinin taksitini ödeyene kadar. Hababam Sınıfı, Ferit’in sözcülüğünde Mahmut Hoca’ya teşekkürlerini iletir.
Arada bir de bilgi yarışması yapılır. Asıl katılacak öğrencileri bağlayıp onların yerine yarışmaya katılan Hababam, kurdukları bir düzenekle soruların yanıtlarını telsizle kulaklarına aktarırlar. Yarışma sırasında düzenek bozulur, Mahmut Hoca fark eder ve kabloları takip ederek kuruldukları yeri bulur. Durumu tasvip etmediği (onaylamadığı) halde yanlarına oturup cihazı tamir eder ve okulun onurunu kurtarır; böylece Hababam ile bir adım daha yakınlaşır.
Bundan sonra da asıl olay meydana çıkar. Ferit evlidir ve bebeği vardır. Bebeği okula getirmek zorunda kalır. Bunu Mahmut Hoca öğrenir ve bebeğin birkaç gün okulda kalmasına izin verir.
Yıl sonu müsameresi (gösteri) olacaktır. Hababam tertip (düzenlemek) eder. Eğlence devam ederken okulun müdürü ya da tüccarı da diyebiliriz, elinde bebekle gelir, kimin bu der. Ferit öne çıkar. Başka kimin olacaktı diyerek azarlar ve bebeğin okulda kalmasına izin vermez. Mahmut Hoca karşısına dikilir, buna ben müsaade ettim, çünkü onlar benim çocuklarım ve ben de tüccar değilim diyerek ufak bir kalp krizi geçirir.
Hastane sahnesinde eski öğrencileri gelir ve bunlar alanının en iyi doktorları olmuşlardır. İlerleyen sahnelerde Hababam odaya girer. Diplomalarını uzatırlar ve mezun olduk derler. Mahmut Hoca için en güzel hediyedir ama (burası spoiler içerir) o diplomalar Mahmut Hoca sevinsin diyedir, çünkü bir sonraki dönem sınıfa girdiğinde Hababam aynı sıralarda yerinde sayacaktır.
Sonuç olarak Z kuşağı anlamaz dememeli. Anlamayanlar da olacaktır ama ısrarla anlatınız, anlamaya çalışınız. Çünkü onlar da bireydir ve kendilerine ait hatta bir o kadar karmaşık değerleri vardır. Bu değerlerle hareket ederler, şirketleri ve çalıştıkları kişileri de buna göre değerlendirirler.
Kuşaklar arası farka takılmadan önce değerler arasındaki farkı çözmeliyiz.
Madem konu eski Türk filmlerinden buraya geldi; yazıyı da herkesin bildiği meşhur bir repliğin değiştirilmiş haliyle bitirelim: Çünkü iletişim, emek ister…
Bu yazı Digital Report Dergisi 9. sayısında yayınlanmıştır.