“Söz uçar, yazı kalır” demiş atalarımız. Ne kadar doğru değil mi? Önceki jenerasyonlar bu sözü kendi hayatlarında her gün kullanırlardı. Biri bir adres sorulduğunda kağıda yazarlardı. Telefon numaralarını fihriste kaydederdi. “Kayıt” aslında hayatlarımızın her anında artık var. Gördüğümüz her imajı beynimize kaydediyoruz mesela. Tarih boyunca kayıt ekosistemi de analogdan dijitale uzun bir yolculuk yaptı.
Tarihte en eski dönemlerden başlayarak kayıt ekosistemi 4 unsuru içeriyor:
- 26 Harf ve dolayısıyla alfabe ile yazı dili
- 9 çeşit farklı notadan kulağa hoş gelen besteler ve müzik
- 3 ana renkten türeyen sanat
- Tüm dünyanın ortak konuşabildiği dil: rakamlar ve matematik
Bu kayıt mekanizmaları ile “homo sapiens” olarak yaşantımız şekillenmiştir. İlk çağlarda insan avcı iken, kayıt sistemine pek ihtiyaç olmamış. Yaşamak için her insanın gerekliliği olan yemek ve su dışında kalan ihtiyaçlarımız ortaya çıkınca da “takas” dönemi başlamış. Bu nokta da “birim” ve “değer” kavramı hayatlarımıza girmiştir. 1 avuç mısır kaç tane yumurta eder mesela? Değeri verenler de bizler olduğumuz için bu takasın kayıt altına alınma ihtiyacı ortaya çıkmıştır. İlk unsur olarak da “yazı” ortaya çıkmıştır. Örneğin, Sümerler koordine olabilmek için ortaya çıkan tüm bilgileri tabletlere kaydetmişler.
Tarih boyunca insanlar kendilerini ifade etmek için renk ve müzik kullanmışlardır. Ancak bu iki unsur da tüm dünyanın aynı dili konuşmasına belirli bir ölçüde katkı sağlamıştır. Rakamlar ise tüm dünyada kabul edilmiş tek dil olan matematiği oluşturmuştur. Sadece 0 ve 1‘in farklı kombinasyonları ile dijitalleşmeye giden yolda bilgisayar keşfedilmiştir. Bilgisayarlar, dijitalleşmenin ilk basamağıdır. Kağıda kaydetmekten daha kolay ve hızlı bir yöntem olarak dünyamıza girse de bugün geldiğimiz noktada bir cihazdan tüm dünyaya bağlanmamızı ve bilgi sahibi olmamızı sağlamıştır. Merkezi olarak da tüm bilgilerimiz kayıt altındadır.
Özellikle internet teknolojilerinin hayatımıza girmesi ile, bilginin A noktasından B noktasına transferi hızlanmış ve kolaylaşmıştır. Bu iki nokta arasında transfer edilen sayı olduğunda finans dünyası dijitalleşirken, oy olduğunda seçim mekanizmaları, renk olduğunda ise dijital sanat ortaya çıkmıştır.
Kayıt aynı zaman da “güven” kavramını da onaylayan mekanizmadır. Tarih boyunca kayıt altına alınan tüm işlemler de A ile B noktası arasında gidip gelen bilgilerin onaylanması ihtiyacını ortaya çıkarmıştır. Bu görevi, 2009 yılına kadar finansal işlemlerde bankalar, devlet işlerinde noterler gibi aracılar sağlamıştır.
2009 yılında Satoshi Nakomoto tarafından, bankaların onay mekanizmasına karşı görüş olarak ortaya çıkan ilk dijital para birimi “bitcoin” ile yeni bir devir başlamıştır. Yeni dijital para biriminin dayandığı kayıt sistemi ise “blok zinciri” olarak ifade edilmiştir. İçine kayıt olarak harfler, notalar, renkler ve rakamlar yazılabilen bloklardan birbirine şifreli bağlı zincir sistemleri.
“Blok zinciri” tarihte fark yaratan teknolojilerden biri olarak anılmaktadır. Sebebi ise, güven kavramını tartışmasız şekilde “şeffaflık” ile çözmesidir. Blokların içine yazılan tüm bilgiler şeffaf bir şekilde herkes tarafından görülebilmektedir. Bu bloklu kayıt sisteminde, A ve B noktası arasındaki işlemler ve kayıtlar banka mekanizmalarına göre ucuz ve hızlıdır. Tüm kayıtlar görülebildiği için şeffaflık kayıtta doğruluğu da beraberinde getirmektedir. Bir kişi başka bir kişiye para göndermek isterse, hafta içi ya da haftasonu kolay bir şekilde üçüncü bir aracıya bağlı kalmaksızın işlemi tamamlayabilir. Daha da özetle, ben artık kendi cebimden birine para göndermek istersem, cüzdan numarasını bildiğim başka birine çok hızlı bir şekilde aracısız para gönderebilirim. Üstelik bu işlem bankalarda olduğu gibi tek taraflı değil, çift taraflı kayıt ile blok zincirlerinde saklanmaktadır. Ayrıca bu bloklara kayıt edilen bilgiler değiştirilemez niteliktedir. Tabii ki değiştirmek isteyen ya da sistemi “hack” etmek isteyen bir sürü kişi çıkabilir. Ancak “Blok zincir” teknolojisi, kayıtları dağıtık olarak tuttuğu için kırılabilmesi ve çalınabilmesi pek muhtemel değildir.
Kusursuz gibi gözükse de blok zinciri teknolojisinin de dezavantajları mevcuttur. Yapılan işlemlerde kimlikleri yani cüzdan numaralarını doğrulamak için kullanılan cihazların bellek sistemlerinin gelişmiş olması beklenmektedir. Makinelerin bellek gücü ne kadar iyi ise, bilgileri kaydetmesi ve bunları unutmaması daha iyi gerçekleşecektir. Tüm kullanıcılar, dijital cüzdanlara erişim için özel bir anahtara sahip olurlar. Bu anahtar tüm bu işlemleri yapabilmenizi sağlamaktadır. Bu anahtar kaybolursa dijital cüzdanda depolanan kripto paralar, NFT’ler ya da kayıt edilen tüm varlıkların kaybolma riski vardır. Kısacası, herhangi yanlış bir işlemde çağrı merkezi arayacağınız bir merkezi yapı yoktur.
2021 yılında “blok zinciri” teknolojisi ile “Metaverse” ve “NFT” kelimelerini hayatımıza hızlıca yer edindi. “Yeni nesil internet” olarak adlandırılan “metaverse” içinde oldukça fazla zaman geçireceğiz gibi gözükmektedir. “Metaverse” havalı bir kelime olsa da, altında yatan teknoloji az önce detaylarıyla bahsedilen “blok zinciri” teknolojisidir. Bu da demek oluyor ki, bu yeni evrenlerde tüm kayıtlar görülebilir ve değiştirilemez. “Değiştirilemez” kelimesinden de yola çıkarak ülkemizde de en son “Nitelikli Fikri Tapu” olarak adlandırılan “NFT” den kısaca bahsedelim. Çok basitçe dijital dünya da sahip olduğumuz varlıkların sahiplik belgeleridir. Dijital bir varlığa sahip olduğumuzda “NFT” ile bu varlığın sahipliği yine tartışmasız ve şeffaf olarak kanıtlanmaktadır.
Kayıtlarda tartışmasız güveni ortaya koyan “blok zinciri” teknolojisini artık yeni nesil internet yani “Metaverse” içerisinde deneyimleyebileceğiz. Metaverse kurgusu da birçok unsuru içinde barındırmaktadır. Kripto paralar, akıllı sözleşmeler, NFT ve insanın biçtiği “değer” ve daha çok fazlası…
Mark Zuckerberg’in 2021 yılında “Facebook” şirketinin ismini “Meta” olarak değiştirmesiyle başlayan bu popülerlik, her geçen gün yükseliyor gibi. Dünyada yeni çıkan bir süreç her zaman sıkıntılara gebe olmuştur. Bu kavramın da doğru şekilde tasarlanması için Metaverse ve 7 katmanını çok iyi anlamalıyız:
- Deneyim (Experience)
- Keşif (Discovery)
- Yaratıcı Ekonomi (Creator economy)
- Mekansal Hesaplamalar (Spatial Computing)
- Merkeziyetsizlik (Decentralization)
- İnsan Arayüzü (Human Interface)
- Altyapı (Infrastructure)
Deneyim katmanı
En geniş ve tüm katmanları çevreleyen bir yapıda olduğunu söylenmektedir. Kullanıcıların görebildiği ve birebir deneyimleyeceği tüm unsurlar bu katmanda yer almaktadır: oyunlar, konserler, sergiler, tiyatrolar, alışveriş ve diğer tüm sanal etkinlikler olarak listenebilir. Günlük deneyimlerimizi dijital evrenlerde yaşayacağımız katman burasıdır. Şu an bile milyonlarca kişinin aynı anda ve mekandan bağımsız olarak katıldığı konserler deneyim olarak başlamıştır bile.
Keşif katmanı
Web 2.0 olarak adlandırılan internetin son halinde, kullanıcılar olarak bizler uygulamalar ile internette deneyimler sağlıyoruz. Bu uygulamaları da yeni teknolojiler ve akıllı telefonlar ile mobil olarak istediğimiz yerde yapabiliyoruz. Uygulamaları Apple App Store ya da Google Play Store gibi marketler aracılığıyla mobil cihazlarımıa indirerek bu deneyimleri yaşıyoruz. Metaverse özelinde de deneyimlerimizi keşfedeceğimiz marketlerin olduğu katman, keşif katmanıdır.
Yaratıcı ekonomi
Kullanıcılar olarak bizler metaverse’ü deneyimlerken aslında hepimiz bir yandan içerik üreten bir ekosistemin parçası olacağız. Kullandığımız avatarlardan tutun da içeride katıldığımız tüm sosyal etkileşimlerde kullanıcılar içerik üretiyor olacak. Her yeni teknolojide olduğu gibi bu katmanı da üç bölüme bölmek mümkün. Bu teknolojiyi bulduğumuz ve sıfırdan ayağa kaldırdığımız öncü dönem ile başlar. Daha sonrasında yeni aygıtlar ve becerilere olanak sağlayan uygulamaların üretildiği mühendislik dönemi yer alır. En son olarak da tüm bilgiler ve kaynakların herkes tarafından kolaylıkla ulaşılabildiği, özgürce yenilikler tasarlayacağımız yaratıcı dönem olarak gözükmektedir.
Mekansal hesaplama
Bu noktaya kadar tüm konular teorik olurken, mekansal olarak “metaverse” kavramının yaratılacağı ana katman burasıdır. Tüm deneyimleri yaşadığımız, üç boyutlu evrenlerin haritalarının tasarlanacağı, fiziksel ve sanal dünyalar arasında köprülerin kurgulanacağı bu katmanda; hesaplamalar ve jeouzamsal haritalama, oyun motorlarının mimari alanların geliştirilmesinde kullanılması gibi kavramlar değerlendirilecektir.
Merkeziyetsizlik
Son zamanlarda metaverse ve blok zinciri duyulduktan sonra ilk öğrenilen kelime de merkeziyetsizlik. Şu an devletler tarafından yönetiliyoruz, paramız da merkezi bir yapı olan bankada duruyor. Belirli teknoloji şirketleri ile de internette deneyim yaşıyoruz. Peki bir kişinin ya da bir merkezi yapının yönetmediği bir evren mümkün olabilir mi?
Kayıtların şeffaf olduğu, akıllı sözleşmeler ile onay mekanizmaların hızlandığı blok zinciri teknolosi ile Metaverse merkeziyetsiz olmayı hedefliyor. Merkeziyetsizlik kavramını daha iyi işlemesi için geliştirilen tüm mikroservisler ve teknolojiler bu katmanda yer almaktadır.
İnsan arayüzü
Yukarıdaki tüm teorik ve teknolik katmanlardan sonra da aslında bu teknolojiler ile insanların bağlantısını kuran katmana ihtiyaç olduğu gözükmektedir. “Metaverse” kelimesini duyunca akla gelen en popüler aygıtlar ise giyilebilir teknolojiler ve akıllı gözlükler. Sanal gerçeklik (VR), artırılmış gerçeklik (AR) ve karma gerçeklik (MR) gibi kavramlar ile giyilebilir teknolojileri bir araya getirdiğimizde kullanıcıların bu dijital evrenleri deneyimleyeceği teknolojiler, bu katmanda yer almaktadır. Günümüzde henüz yaygınlaşmamış bile olsa bu teknolojiler ile yeni evrenlere seyahat ve yeni fikirler mümkün olacak gibi gözükmektedir.
Şu anda var olan deneyimleri, genel olarak bir ‘Metaverse’ yerine farklı farklı Metaverse’lere ait deneyimler olarak yani Multiverse’ler olarak adlandırabiliriz.
Altyapı
En alttaki katman olarak ifade edilmektedir. Bu sebeple aslında yukarıda anlatılan tüm katmanları çalıştırıcak en önemli teknolojiler burada yer almaktadır. Telekom altyapısı olarak 5G ve 6G teknolojileri, WiFi6, akıllı bulut sistemleri, nanoteknoloji ve çip sistemleri gibi sayabileceğimiz teknolojiler işler hale gelmeden, tüm deneyimler ve diğer katmanlar hayal gibi gözükmektedir.
Her şeyi yazarak kayıt ettiğimiz analog/dijital dünyadan “Metaverse” evrenlerine geçiş hayal değil artık. Blok zinciri teknolojisi ile, bu dünyada deneyimlediğimiz her harfi, notayı, rengi ve rakamı kaydedebiliyoruz. Sadece kaydetmek ile kalmıyoruz, aynı zamanda şeffaf olarak herkesin huzuruna sunuyoruz. “Güven” kelimesinin anlamı değişiyor.
Siz kime ne kadar güveniyorsunuz?
Bu yazı Digital Report Dergisinin 14. sayısında yayınlanmıştır.