Çin yaratmak istediği vatandaş profilini Susam Kredisi projesiyle sosyal medya ve internet üzerinde şekillendirmek ve kontrol altına almak peşinde. Birlikten kuvvet doğar sözünden haberdar olduklarından, toplaşmayı ve insanların birbirilerine, onların istediği fikir yapısı dışında bir şey söylemelerini, ‘şeytanlık’ yapmalarını istemiyorlar.
Çin despotluğuyla bilinen bir ülke. Örneğin çok kısa süre önceye kadar Google yasaklıydı. Sebebi de insanların Tiananmen Meydanı Olayı’nın yıl dönümünde Google’da arama yapıp, Çin Hükümeti’nin istemediği sonuçlara ulaşabilmesiydi. Kulağa çok tanıdık gelecek şekilde hükümet “sorun Google’da” diyordu. Zaten öyle olmazsa yoğunluktan açılmıyor da diyebilirdi, tarihte örneklerine rastlamadık mı?
Şimdi ise sanki bir distopik bilim kurgu filminden fırlamış da cana gelmiş bir proje üzerinde çalışıyorlar. Kinayeli şekilde yok artık öyle olmadı böyle olsun diye mübalağalı bir şey söylersin de, ortamdan biri onu ciddi algılar ya, sanki öyle bir şey olmuş gibi…
Bayağı korkunç görünen bu Susam Kredisi projesi, League of Legends‘ın geliştiricisi Riot Games’te, Unreal gibi mükemmel bir oyun motoru ve Gears of War gibi oyunlar yapmış EPIC Games’te, Call of Duty ve Overwatch gibi oyunların sahibi Activision-Blizzard’da büyük hisseleri bulunan Tencent adlı dev eğlence şirketi ve Çin’in Gittigidiyor’u Alibaba‘nın ortak girişimiyle hazırlanıyor.
Susam kelimesinin Alibaba (ve Kırk Haramîler)’dan geldiğini tahmin edebiliriz.
Yani, Çin’in teknoloji devleri devletiyle bir araya gelip, bizdeki banka kredi notu gibi bir sistem hazırlıyorlar. Fakat kredi kartı borcunu geciktirdin mi, faturalarını ödüyor musun, kredi çekme isteğin reddedildi mi gibi sorular yerine devleti eleştirdin mi, hükümeti eleştirenlerle arkadaşlık yaptın mı, ne kadar sadıksın, emirlere uyuyor musun gibi sorular soruluyor ve notun buna göre belirleniyor.
Tiananmen Meydanı hakkında yazarsan ya da Çin borsasının patlamaya hazır bir balon olduğundan bahsedersen (confidence economy – güvene dayanan ferah) notun düşüyor, ekonominin ne kadar iyi gittiğini, hükümetin ne kadar şeker olduğunu yazarsan da notun yükseliyor. Bu sadece sosyal medya ve iletişim kısmı…
Daha bunun alışverişi var zira Alibaba ve Tencent ülkenin en büyük e-ticaret hacmine sahipler. Tutup da yurt dışından KÜLTÜRÜMÜZE YAKIŞMAZ GARDAŞ’lık bir ürün alıyorsan, (ne bileyim, Japonya’dan Anime DVD’si olur, Güney kore’den pop müzik CD’si olur) notun düşüyor, fakat yurt içinden çalışmakla (karıncasın ya) ilgili tulum, işlemiş kolaylaştıracak araç gereç, koruma ekipmanı vs alıyorsan notun yükseliyor.
Peki en nihayetinde bu Susam Kredisi gerçek hayatı nasıl etkiliyor? Seviyeler var. Yükseklerdeyse seyahat yapmak için ihtiyacın olan belgelere kolay erişiyorsun, daha kolay kredi çekebiliyorsun (bu haberimizde detaylı bahsettik), şu anlık ise düşük skor sahibi olmanın gerçek hayatta menfî bir etkisi yok. Ama şu an isteğe bağlı girilen programın 2020’ye kadar zorunlu olacağı söyleniyor ve kim bilir düşük skor sahiplerini ne gibi cefalar bekleyecek. O dost meclisinde “yok artık, düşük skoru olanları asalım, başka isteğiniz” dense, ciddiye alacak adam çok zira…
Benim aklıma gelenler: Düşük internet hızı (caydırıcılık için önemli), iş vermemek, aynı işte daha az para vermek, evine girecek para miktarına sınır koymak, mal varlığına el koymak, evlenip çocuk yapmasını engellemek vs gibi bir ton distopik yaptırımlar… Eşeğin aklına karpuz kabuğunu sokmayayım da…
Bu projenin bence en kötü yanı, sosyal bir ağ üzerinde çalıştığından arkadaşları taraması ve bu arkadaşların davranışlarına göre sizin kredinizi belirlemesi. Yani, hükümetin sevmediği vatandaşla arkadaşlık yapıyorsanız, sizin de notunuz düşüyor. Sanki 500 yıl önceki aforoz, köyden gönderme, dışlama girişimleri gibi değil mi? Ama bu tarz sosyal tecrit, beğenilmeyen davranışları değiştirmekte uzuuuuuun yıllardır kullanılıyor.
Mesela eşcinsellik, mesela yerleşmiş, kokuşmuş kültüre, ikiyüzlülüğe uymayan diğer davranışlar, mesela evlilik dışı çocuk sahibi olmak, mesela herkesin A dediğine B demek örneklerini verebiliriz.
Ayrıca kinaye ve mizah da beğenilmeyen davranışları değiştirmek ve düşkünleştirmek için kullanılıyor. Siyasîler bu yüzden mizahçılara katlanamazlar mesela. Çünkü kurdukları o sahte algı imparatorluğu, tek kişinin milyonları güldürmesiyle yıkılabilir…
Çin bu şekilde dalga geçme orduları kurabilir. Rusya’nın Putin’i öven BR Troller ordusu (Birleşik Rusya Partisi Trolleri) çalıştırdığı, Putin’i eleştirenleri dalga geçerek yıldırmaya çalıştırdığı biliniyor. Sosyal medya, algı yönetimi, hayat, vapurlar, tek bir ağızdan konuşan medya organları falan, ne garip değil mi?
Neyse, Susam Kredisi’nden devam edeyim. Bu sistemde herkes birbirinin kredisini görüntüleyebiliyor. Bunun sebebi de düşük skorlu insanlarla arkadaşlık yapmayın demek. Açıktan söylenmiyor ama ‘arkadaşlıktan çıkar’ tuşuna basmak için cesaretlendiriyor.
Hiç Counter Strike oynarken takımı geride tutan birini daha iyi yapmaya uğraştın mı? Taktik vermek vs gibi? Olmayınca da takımdan atmak için oybirliğine sundun mu? Aynı şey.
Suikastlar, hapis cezaları, geniş çaplı sansürcülük vs yanında duyduğum, özgür düşünce karşısındaki en iğrenç şey olabilir bu Susam Kredisi. Sansürdü, yargılayıp hapse atmaktı, faili meçhule kurban götürmekti vs, bunlar emek isteyen, ardından delil bırakabilecek, zor şeyler… Ve uzun vadede, 1,5 milyarlık bir nüfusa karşı elbet bir gün çökeceği aşikar…
Ama ya sosyal tecrit, halkın kendi kendini ‘yönetmesi’, dışlama, sosyal haklardan men etme?
Hükümetin insanlar ne yapıyor diye casus yetiştirmesine bile gerek yok. Komşu komşunun kredisine muhtaç olduğundan hemen ispiyonlayabilir… İnternet çoğu kişiyi işinden ediyor bak yine, casuslar da işsiz kaldın, gördün mü?
Kötü bir şey mi yazdın? Kapında palalı palamiliterler olmayacak; bilgisayar ekranında ‘şu seni arkadaşlıktan çıkardı, notunuz şu kadar düştü’ minvalinde bilidirimin olacak. Çünkü insanlar uğraşa didine kazandıkları o sosyal ‘bazıları daha eşittir’lerini kaybetmek istemeyecekler.
Otoriteryenizm de şekil değiştiriyor. Babanın gelen misafirden için “bir merhaba de ve ellerini öp, haydi bak sana çikolata alacağım” demesi var, “misafirin elini öpmezsen hortumla döverim” demesi var. İlk örnek de ikinci örnek de otoriteryen. İlkinde sahte, gizli bir seçenek algısı var, diğeri açık…
Dediğim gibi, şu an isteğe bağlı giriliyor. Gönülden vatanseveri de, ekmek kapısıdır diyen sahtesi de bu sisteme girip “mükemmel bir sistem, çok iyi, kesinlikle ülke genelinde herkes kullanmalı” gibisinden şeyler yazacaklar, yazıyorlar da. Ondan sonra 2020 gelince, içeriği olmayan TV kanalının üç kişinin isteği sonrasında “YOĞUN İSTEK ÜZERİNE bilmemnenci yüzyıl dizinin tekrarı bu akşam 21’de” dediği gibi Çin Hükümeti de “halk çok sevdi, bundan sonra herkes için geçerli” diyecek. Yavaş yavaş ısıtılan kurbağa gibi, başta hafif cezalar gittikçe sertleşecek.
1,5 milyarı koyun gibi gütmek için tonla topa, tüfeğe, polise, askere ihtiyacın yok ki? 750 milyonunu, diğer 750 milyonunun başına dik, kırdır, tamam…
Türkiyeli taşeronlar görsünler, bu iş asıl böyle yapılıyor.
Sevgiler,
KK