Hatırlayacağınız üzere önceki sayılarda Amazon’un öncülüğünde başlayan, doğrudan TV ekranı üzerinden ürün satın almak veya sipariş vermek olarak tanımlayabileceğimiz “t-Ticaret” ve Netflix’in e-ticaret kavramına yerleştirdiği “popüler” kültürü odağına alan “p-Ticaret” kavramlarını ele almıştım. Bu defa tüketicilerin alışkanlık ve yönelimleri ile gelişen, şirketlerin bakış açısı ve yaklaşımları ile dönüşen sosyal alışveriş odağındaki son dönem gelişmeleri özetlemeye çalışacağım.
Sosyal medya, topluluklarımızla nasıl iletişim kurduğumuzu, hangi yollarlaöğrendiğimizi ve bağlantı kurduğumuzu sürekli olarak yeniden tanımlıyor. Sosyal medya, müşterilerin alışveriş yaparken yaşıtları, markalar ve içerik oluşturucularla etkileşim kurarak sosyalleşebilecekleri dijital bir alışveriş merkezi haline gelirken,alışveriş yapış biçimlerimizi de dönüştürüyor.
Tüm zamanlarda marka iletişimi doğru mesajı, doğru kanaldan, doğru zaman ve doğru hedefleme üzerinden gerçekleşmişti. Modern pazarlama ve iletişim yöntemleri ise teknolojinin desteği ve sosyal medya kanalları ile genişledi. İncelikli, insana dokunan ve samimi bir hikâye anlatan içeriklerle güçlendirilen iletişim yöntemleri, perakendeyi taçlandıran sosyal etkiler “Sosyal Medya, Sosyal Alışveriş, Sosyal Ticaret” ile adeta bir döngü içerisinde ilerledi. Sosyal ağlar üzerinden gerçekleşen satışları, satış aşamaları üzerinden gerçekleşen tüm hareketleri simgeleyen “Sosyal Ticaret” ise günümüzün yükselen değeri.
Türkiye’de toplam nüfusun yüzde 82,4’i sosyal medya kullanıyor
WeAreSocial ve Kepios’unson çeyrek raporuna göre, Türkiye’de toplam nüfusun yüzde 82,4’i sosyal medya kullanıyor. Türkiye’de insanlar her gün 3 saat 3 dakikalarını sosyal medyada geçiriyor. Bu süre internette geçirilen toplam sürenin yüzde 39,4’üne denk geliyor.
Yılın ilk yarısında kullanıcı sayısını en fazla artıran sosyal medya platformu Tiktok’u 2 milyon 500 bin yeni kullanıcı ile Snapchat izliyor. İlk 6 ayda kullanıcı sayısını Twitter 1 milyon 900 bin, Instagram 1 milyon 400 bin, YouTube ve Facebook ise 300’er bin artırmış durumda. Sosyal medyanın bu denli büyük kitlelere ulaşması, e-ticaretin reklamlarını bu alana kaydırmasına neden oluyor.
Sosyal alışverişe olan ilgi artıyor
Ticaretin fiziksel topluluklardan sanal topluluklara geçmesi ile müşteri değerleri ve tercihleri de onlarla birlikte dönüşüyor. Sosyal alışverişin 2025 yılına kadar 1,2 trilyon dolarlık bir kanala dönüşecek olması ise gözleri Facebook Mağazaları, Instagram Alışverişi ve TikTok’ta Alışveriş gibi sosyal medya üzerinden yapılan alışverişlere çeviriyor.
Kuşaklardan cinsiyetlere alışveriş
2022 yılında tüketiciler kendilerini en rahat hissettikleri platformlardan alışveriş yapmayı sürdürüyor. Dijital ortamda alışveriş yapan Z Kuşağı müşterileri en çok Instagram, TikTok ve Snapchat gibi görsel öncelikli sosyal ağlardan heyecan duyuyor. 1946 ile 1964 arası doğan jenerasyon olan BabyBoomers ise, Facebook’tan alışveriş yapma alışkanlıklarını sürdürüyor. Kadınlar, TikTok ve Pinterest’te “sipariş gönder”e tıklamayı dört gözle beklerken, erkekler bir sonraki olmazsa olmaz öğelerini Twitter ve Twitch’te bulmayı umuyor.
Sosyal alışveriş yapanların alışkanlıkları
Sosyal medya, müşterilerin alışveriş yaparken yaşıtları, markalar ve içerik oluşturucularla etkileşim kurarak sosyalleşebilecekleri dijital bir alışveriş merkezine dönüşmüş durumda. Tıpkı fiziksel bir alışveriş merkezinde olduğu gibi buradada göz atmak için ne kadar çok zaman harcarlarsa, satın alma olasılıkları o kadar artıyor. Alışveriş yapanlar, gerçek bir mağazadan veya geleneksel bir e-ticaret satıcısından bir şey satın almadan önce Google’a sordukları veya bir arkadaşının tavsiyesini önemsediklerine benzer şekilde sosyal medyayı güvendikleri bir danışman olarak kullanıyor. Satın alma süreçlerinin bir parçası olarak Instagram veya TikTok’ta bir şirket veya ürün hakkında daha fazla bilgi arayabiliyor veya mevcut ağlarının önerdiği ürünlere bakabiliyorlar.
Danışmanlığa dönüşen Tüketici &Influncer İlişkisi
Tüketiciler ve influncer’lar arasındaki sıkı takibi gerektiren ilişkiler, satın alma niyetinin önemli bir itici gücü olmayı sürdürüyor. Influencer’lar, takipçilerini ilk sıraya koymayı ve ortak tutku ve ilgi alanlarına sahip tüketici topluluklarını büyütmeyi önceliklerine alıyorlar. Buna karşılık olarak tüketiciler ise güvenilir tavsiyeler almak ve dürüst ürün incelemeleri için influncer’ları yakın takibi sürdürüyorlar. Güven, hayranlık, sıkı takip ve deneyim odağında kurulan bu ilişkiler, tüketicilere zaman kazandırarak ve influencer’larıadeta bir alışveriş danışmanı konumuna getirerek satın alma sürecindeki sürtüşmeleri ortadan kaldırıyor.
“Bu ürünü seviyorum ve sizin de seveceğinizi biliyorum”
Arkadaş tavsiyesi veya influncer’lar üzerinden gelen içerik veya paylaşımların yarattığı güven duygusu, sosyal alışverişe en güçlü motivasonu sağlamış durumda. Marka bilinirliği ile güçlenen bu algı, tüketicilerin yerleşik güven eksikliğini ortadan kaldırarak, ürünün satın alma kararını hızlandırıyor. Influncer’lar, topluluklarının ve onların yakın nelerden hoşlandığını biliyor. Ürüne ihtiyaç duyulan dönemlerde yapılan marka iş birlikleri ise marka bilinirliğini artırırken, doğru hedef kitleye ulaşmak konusunda da köprü vazifesi görüyor. Sosyal ticaret, çok kanallı pazarlama stratejilerinin önemli bir parçası.
Çok kanallı stratejinin en büyük faydalarından biri, bir işletmenin parmaklarının ucuna getirdiği veri zenginliğidir. Sosyal medya ise işletmelerin pazar bilgisi toplamasına ve müşteriler ile daha iyi etkileşim kurmasına olanak tanır. Çok kanallı bir strateji oluştururken, farklı temas noktalarında gezinmek ve kendinizi müşterinin yerine koymak önemlidir.
Tüketici tercihlerinin hızla değişmesi, dijital konfor bölgeleri üzerinden satış yapma fırsatının eşsiz konumunu güçlendiriyor. Sosyal alışveriş yapanlar, çevrimiçi toplulukların derinliklerine dalmaya vakit ayırırken, gelişmekte olan platform özelliklerini hızla benimsiyorlar. Tüketicilerin etkileşime geçtiği bufarklı yollar, ürün keşif ve satın alma yolculuğunun nasıl geliştiğine dair önemli bir yol haritası sunuyor. Sosyalliği benimseyen ve müşteri yolculuğunu önemseyen markalar, 2022’de ve sonrasında rekabeti geride bırakmaya şimdiden hazır durumda.
Bu yazı Digital Report Dergisinin 15. sayısında yayınlanmıştır.