Driver (1) ne kadar da süper bir oyundu, değil mi? Eskilerimiz hatırlar. Daha GTA üçüncü şahıs görüş açısına geçmemişti. Piyasa yukarıdan görünüme ihtiyaç duymayan (ufuk/taki cisimleri çizmek donanım ister) her yerini görebildiğimiz bir sürüş oyununa açtı.
Driver bu açlığı giderdi. Sadece PlayStation‘da 6 milyon 270 bin sattı. Bu sayı şimdinin milyar dolarla ifade edilen oyun piyasası için bile devasa. Düşünün ki 99/2000 yıllarında ne kadar büyüktü.
Bu başarıya, 90’larda Destruction Derby gibi niş araba oyunları yapan Reflections adlı küçük bir stüdyo imza attı. Hatırlıyorum da, uzun süre eğitim bölümünü geçememiştim, “slalom ne ya” diyerek kafamı kaşıyordum. Anneme sorsam “şalom mu diyorsun?” diyecekti. Sağa sola sorarken, sonunda İngilizce bilen birine danıştım ve iki arkadaş o bölümü geçtik. Fakat oyuna düzgün girişmemiştik. O gittikten sonra ben hafta sonunu iple çekiyordum. Haftaiçinde oyun yasaktı…
Haftasonu olunca da bir aile içi kavga patlak verdi. Ara bulan, mahallenin uysal yaşlısı edasıyla sırf oyun oynarken ses çıkmasın diye kavgayı bitirmeye çalışıyordum. Hey gidi… O zamanlar geçti bitti, ben büyüdüm, oyun da büyüdü. Ama ATARI büyümedi.
Driver, zamanında bugünün GTA‘sı gibiydi. Reflections, üçüncü oyuna o kadar güveniyordu ki, iki oyun arasına Stuntman diye bir spin-off oyun attılar. Bu da 1 milyon 500 bin kopyayla, iyi başarı elde etti.
Yolsuzluğa ilk adım
Oyun dergileri üçüncü oyunu önceden inceleyebilmek için ölüp bitiyorlardı. Açıkçası o zamanlar uluslararası herhangi bir mecrada Türkiye adını duymamış, millî egosu olan bir genç olarak ‘İstanbul’ kelimesini duyduğum gibi tüylerim diken diken olmuştu; o dergilerle ben de oyunu edinmek için ölüp bitiyordum…
İlk rakibi GTA III piyasayı silip süpürmüştü. Günümüz itibarıyla GTA III, sadece PS2 platformunda 13 milyonun üzerinde satmış. GTA‘nın başarısını gören ATARI hâliyle çıldırmış, gaza gelmiş, oyunu daha da pohpohlatmıştı.
Stüdyoyu ‘haydi, haydi’ diyerek sıkıştırıyor, acele ettirtiyordu. Oyunun Ps2 ve Xbox‘u hedeflediğini düşünürsek, yüzlerce km yol, on binlerce eşsiz bina, gerçekçi hasar alan 70 adet araç ve daha nicesini yapmak zaten zordu, bir de kısıtlı platformlara uygun hâle getirmeleri gerekiyordu. Bu yüzden çok iş gücüne ve zamana ihtiyaçları vardı.
Gel zaman git zaman derken, ilk rakipleri GTA III‘ün zaten arkasında kalmışken, bir de Vice City (toplam satış 26 milyon) belası çıktı başlarına (favori GTA oyunumdur). ATARI yöneticileri fıttırıyordu haliyle…
Pohpohlanma süreci
Bu yenilgileri bir nebze giderebilmek için ATARI, Hollywood’dan Iggy Pop, Michelle Rodriguez ve diğer ünlülerle seslendirme için anlaştı. Ama 2004, ATARI için sonun başlangıcıydı. Pazarlama ve marka adı açısından GTA‘nın gerisinde kalmamak için o kadar çok yatırım yaptılar ki, sadece bu yatırımı geri almak için 4 milyon kopya satmaları gerekiyordu. 4 milyon satış sonrasında anca kâra geçeceklerdi… Bu da ATARI’nin kefeninin ilk dikişiydi.
3,5 yıldır geliştirme sürecindeki Driv3r, şirketi batıracak hâle getirdi. Bu süre içerisinde rakip Rockstar, bir değil, iki değil, neredeyse üç oyun çıkardı. Evet, San Andreas‘ın son rötuşlarını yapıyorlardı. Driver 3 çıktığında görünüşe göre bir altı aylık daha geliştirme sürecine ihtiyaç duyuyordu. Darmadağın, hatalarla dolu bir oyundu. Fakat ATARI’nin bir altı ay daha stüdyoyu fonlaması o yıl çıkaracakları diğer oyunları etkileyecekti.
San Andreas‘tan önce çıkarmazlarsa bitmişlerdi. Hayatta kalmak için nakite ihtiyaçları vardı. ATARI yöneticileri Reflections’a elinizde ne varsa bırakın, oyun bitmiştir, dediler. Bir yıl önceki Enter the Matrix oyununda da aynı haltı yemişlerdi. Ama belli ki akıllanmamışlardı. Her ne kadar Matrix piyasaya çıktığında bitirilmeye yakın bir durumdaydıysa da, Driver 3 değildi… Hem zaten öyle büyük film oyunlarında kimse güzel, hatasız oynanış da beklemiyor; iyi film oyunları bir elin parmaklarını geçmez… Zaten kötü olacak diye bekliyoruz.
Matrix filmi gibi oyununun hatalarını insanların algısında yok edebilecek bir yapıma sırtlarını dayamayacaklardı. İlk iki Driver‘ın başarısı, üçüncünün içler acısı hâlini kapatacak kadar büyük değildi. Bu yüzden ATARI’nin Driver 3‘ün milyonlarca kopya satacağından emin olması gerekiyordu…
Operasyon Sosyal Mühendislik
Büyük oyun mecralarına, oyunu çıkış tarihinden aylar önce inceleme fırsatı çok çekici geliyordu. Bu sayede satışları ve reklam gelirleri yükselecekti. ATARI’de bunun farkında olduğundan, Future Publishing’e (bugünün Edge, Techradar, Gamesradar, PCGamer gibi yayınlarına sahip), resmî olmayan PSM2 ve Xbox World dergilerinde oyuna 9/10 skor vermesi için rüşvet verdi. Bu yayınlar oyuna iki ay önceden dergilerinde yer vermek için gazetecilik etiğini bir kenara attılar.
Oyun çıktığında oynanamaz hâldeydi. Birçok yayın, oyuna hak ettiği gerçek skoru verdi. EuroGamer’ın skoru ise 3/10’du…
Video listemizdeki trajik/komik hatalara bakarak haklılar mı, karar verebilirsiniz…
Skand4l
Future’ın Gamesradar forumlarında oyuna kötü yorum yapanlar yasaklandı, uzun süre gönüllü olarak moderatörlük yapan kullanıcıların modluk statüsü ellerinden alındı, eleştiri konuları kilitlendi, silindi… Günümüzün Steam forumlarına çok uzak olduğumuz bir sahne de değil aslında.
Xbox World‘ün Yayın Yönetmeni Nick Ellis, forumda bir açıklama yaptı. Özet olarak ATARI’nin hatalara aldırmayın, iki ay içinde, oyunun çıkışına hepsi giderilecek dediğini ve puanlamayı buna göre yaptıklarını söyledi. Hatta dikkatleri başka yöne çekmek, gündem değiştirmek için rakip bir derginin Shadow Ops‘a verdiği skora da bir bakın, dedi ve verdikleri skorun arkasında olduklarını ifade etti.
Tamam, ATARI yalan söylemiş olabilir ama iki dergi de bunu okurlarına belirtmedi. Future’ın itibarı da ATARI’ninkiyle beraber yok oluyordu. Kullanıcılara iade teklif etmek yerine, Babel Media adlı, sosyal medya öncesi gerilla pazarlamayla uğraşan bir şirketle anlaştılar. Bu şirket, sahte hesaplar oluşturup, belirli forumlarda gerçek insanlar gibi takılıyor ve fikir belirtecekleri zaman da ödeme aldıkları şirketin ürünlerini, çeşitli dillerde ve bölgelerde övüyorlardı.
Bir forum moderatörü, bu kullanıcıların IP’lerini takip edip Babel Media’da çalıştıklarını görünce bu çığırtkanlar “tamam, çalışıyoruz ama bunlar tamamen kişisel fikirlerimiz” diye kazı yanmaması için çevirme girişiminde bulundular.
Tüm bunlar ATARI’nin lehine olmuştu. Driver 3 adlı kod yığını toplamda 2 milyon sattı. Bu meblağı kesinlikle hak etmiyor. Oyun, Xbox‘ta hasbelkader yamalandı. PC’ye bir yıl geç çıkan Driver 3, San Andreas‘ın ardından toz yutuyordu. Reflection’ın kurucusu Martin Edmonson, düşük satışlar ve inceleme skorları yüzünden şirketten ayrılmaya zorlandı. Edmonson, şirkete dava açtı ve 2006 yılında, mahkeme dışında anlaştılar. ATARI, Edmonson’a 2,1 milyon USD’lık hisse ve 2,2 milyon USD nakit verdi.
Fun fact: Kullanıcı ve profesyonel skorlarını ayrı olarak harmanlayıp ortalama skor veren Metacritic’in oyun geliştirme sürecinde etkili olduğunu biliyor muydunuz? Büyük şirketler Metacritic simülatörleriyle bir oyunun önden alabileceği puanı kestirebiliyor ve geliştirme sürecini buna göre değiştirebiliyorlar. Örneğin hastası olduğum Legacy of Kain serisi, Defiance ile bitmişti. Eidos’un yeni sahibi Square Enix, yeni bir LoK oyunu (reboot) üzerine aylardır çalışıyordu ve neredeyse yarısı bitmiş oyunu sırf bu simulatör yüzünden iptal ettiler.
Patron çıldırdı
ATARI, 2006 yılında Driver lisansını ve Reflections stüdyosunu Ubisoft’a sattı. Ubisoft bu zamana kadar Driver Parallel Lines, Driver 76 ve Driver San Francisco olmak üzere üç oyun yaptı. Teknoloji basını çalışanı olarak itiraf etmem gerek, son oyunu oynamadım bile. Bana bile nüfuz edememişken standart kullanıcıya bu pazarlama ve reklam bütçesinin azlığıyla artı olarak da kötü itibarla nasıl etsinler?
Onlar da farkında olacaklar ki, Driver San Francisco‘ya halef oyun çalışırken projeyi ‘tutmuyor artık’ diyerek iptal ettiler ve o güne kadar ürettikleri materyali yeni oyunlarında kullandılar. O oyun watch_dogs idi…
Akıllıca da bir seçim olmuş. Her ne kadar Ubisoft’un downgrade’ine (E3’teki oyunun final sürümden düşük kalitede olması) maruz kalsa da watch_dogs iyi sattı. San Francisco 2,04 M – watch_dogs 9,4 M.
Lisans ve stüdyo satıldıktan sonra ATARI’nin Pazarlama ve Satış bölümünün Başkan Yardımcısı Driver 3‘ün bitmeden piyasaya çıkarıldığını itiraf etti.
Çöküş
Katil suç işlediği mekana geri döner mi diyelim, ne diyelim, takvim 2008’i gösterdiğinde ATARI aynı haltı Alone in the Dark reboot’uyla da yedi. Mecralara rüşvet vermek yerine bu sefer düşük skor verenleri dava etmekle tehdit ettiler. Neredeyse tüm basın düşük skor verdi. GamesMaster dergisi haricinde, onlar 81/100 verdi. Evet, tahmin ettiğiniz gibi bu mecranın sahibi de Future…
Driver 3 ve Alone in the Dark fiyaskolarından sonra üzerindeki ölü toprağını atamayan ATARI 2013’te iflas bayrağını çekti. Bir yıl sonra tekrar ortaya çıkıp çevrimiçi kumar oyunlarına girdiler. 2015’te eskinin Infogrames oyunlarına can verdiler. Alone in the Dark‘ı, Left4Dead benzeri coop/eşli oyun yaptılar (Karanlıkta Yalnız adlı bir oyunun eşli olması da nasıl bir çelişkidir…) Bu oyun Metacritic’te 19/100 skora sahip. Ne kötü ki Future’ın eski dergileri 2012 yılında kapandı. Kapanmasaydı, oyunun skoru birazcık yüksek olabilirdi.
İnternetin hafızası kuvvetlidir, yediğin haltlar unutulmaz derler ama Future, neredeyse bu skandalın tüm kanıtlarını sildi. Hatta Archive.org ve Google Önbellek’ten bile! Wikipedia’da Driv3rgate diye bir skandal sayfası yok ve oyunun kendi sayfasında bu konuya yer vermek isteyenlerin yaptığı değişikler siliniyor.
Tüm bu yazıyı da Sensible Soccer geliştiricisi, aynı zamanda oyun gazetecisi Stuart Campbell’ın arşivlerine borçluyuz.
ATARI’nin batışını ve Driver serisinin yok oluşunu tamamıyla Driver 3‘e bağlayamayız. ATARI tarafındaki kötü yönetim ve açgözlülük (hâliyle mutlu etmeleri gereken hissedarları var) sonları oldu. Stuntman gibi boş bir oyun yerine kaynakları Driver 3‘e aktarabilirlerdi. İkinci ve üçüncü oyun arasında Rockstar neredeyse üç sanat eseri çıkardı. Şu an üçüncü şahısta araba kullanmalı, adam vurmalı, mafyaya karışmalı oyun denince aklımıza Driver değil de GTA geliyorsa bunu tamamıyla GTA oyunlarının iyi olmasına bağlayamayız. Çabuktular, parsayı topladılar.
Tabii ki Stuntman olmasaydı da Driver 3 düzgün bir hâlde piyasaya çıksaydı, yine GTA‘ya yenileceklerdi. Ama en azından şirketin itibarını da kasasını da göçerten bir fiyasko olmayacaktı.
Günümüzde bir serinin kaderi eski oyunların kalitesi ve insanların şirketlere olan güveniyle ölçülüyor. Örneğin fiyaskolar yüzünden bazı şirketlerden oyun almıyorum. Kalbimi geri kazanmaları da çok zor. Fonladıkları yarı-bağımsızlar da yorganla yanıyor ama yapabileceğim bir şey yok…
Ne kötü ki, İstanbul’da geçen, iple çektiğimiz o oyun hem berbat hem de oyun tarihinin ilk büyük skandalının öznesiydi.
Halbuki ilk iki oyunun adına yaraşır şekilde süper de olabilirdi…
Olmadı.
Peki, yazı mı tura mı?
https://youtu.be/UosSx46uZZM
Sevgiler,
KK