Dijital dönüşümün hız kazanmasıyla birlikte verinin şirketler için kritik bir varlık haline geldiğini artık hepimiz biliyoruz. Öyle ki birçok uzman veri ekonomisini yeni dünyanın en önemli rekabet unsuru olarak tanımlıyor. Veri odaklı iş modelleri, kurumların müşteri davranışlarını analiz etmesinden yenilikçi ürün geliştirmeye kadar pek çok stratejik alanda avantaj sağlıyor. Günümüzde ortaya çıkan yeni siber tehdit türleri, geleneksel güvenlik yaklaşımlarının ötesinde, daha kapsamlı ve proaktif çözümler gerektiriyor.
Bu doğrultuda, Türkiye’de ve uluslararası arenada uzun yıllar bankacılık ve siber güvenlik alanlarında deneyim kazanan, günümüzde ise Cerebro Cyber Security’nin Kurucu CEO’su olarak çalışmalarını sürdüren Erdinç Balcı ile konu hakkında görüştük. Balcı, modern kurumların veri ekonomisindeki rekabet avantajını koruyabilmeleri için yeni nesil güvenlik stratejilerinin önemini şu sözlerle vurguluyor:
“Bugünün tehdit ortamında kurumların sadece teknolojik yeniliklere yatırım yapması yeterli değil; aynı zamanda proaktif güvenlik politikaları ve insan faktörünü dikkate alan risk yönetimi yaklaşımı şart. Bu iki unsuru birleştirebilen şirketler, veri ekonomisinde kalıcı bir rekabet avantajı elde edebiliyor.”
Veri ekonomisi ve güvenlik
Veri odaklı iş modelleri büyüdükçe, bu verilerin kurumlara sağladığı stratejik avantajlar da aynı ölçüde önem kazanıyor. Ancak avantajlar beraberinde riskleri de getiriyor. Aşağıda bu ilişkinin kritik noktalarını madde madde ele alıyoruz:
- Stratejik değer: Verinin, kurumlar için finansal varlık kadar önemli hale gelmesi, onu siber saldırıların da odak noktası yapıyor. Özellikle müşteri verileri veya fikri mülkiyet bilgileri, rakipler ve kötü niyetli aktörler tarafından hedef alınmaya son derece müsait.
- Yasal uyumluluk: Veri ihlalleri, kurumsal itibarın uzun vadede zedelenmesine yol açarken, yasal düzenlemeler kapsamında ağır mali yaptırımlar doğurabiliyor. Bu durum, veri koruma stratejilerinin artık tercihe bağlı değil, zorunlu bir kurumsal süreç olduğunu gösteriyor.
Yeni nesil güvenlik stratejileri nelerdir?
Proaktif tehdit avcılığı, erken uyarı sistemi gibi çalışır; saldırıları başlamadan engellemek ya da en az hasarla durdurmak bu sayede mümkün olur. Bu doğrultuda yeni nesil güvenlik stratejilerini tanımak ve bu doğrultuda planl yapmak -yani güncel olmak- yadsınamaz derecede önemlidir.
Proaktif tehdit avcılığı (Threat hunting)
Geleneksel savunma mekanizmaları çoğu zaman gerçekleşen saldırılara tepki vermekle sınırlı kalır. Bu yaklaşımlar, saldırının boyutu büyüdüğünde veya belirli bir hasar meydana geldiğinde harekete geçer. Oysa proaktif tehdit avcılığı, kurum içi ve dışı sistemlerdeki anomalileri daha erken aşamada tespit ederek saldırıların önlenmesine veya hasarın en aza indirgenmesine imkan tanır.
Yapay zeka ve davranış analitiği
Büyük veri yığınlarının içerisinden normal dışı davranışları, anlık ve yüksek doğruluk oranıyla tespit etmek, yapay zeka tabanlı analizlerle çok daha kolaylaştı. Kullanıcı Davranış Analitiği (UBA) ve makine öğrenimi tabanlı güvenlik platformları, olası ihlalleri tahmin ve tespit etme sürecine önemli katkı sağlıyor. Bu sistemler, yalnızca anormallik yakalamakla kalmayıp, zamanla kendi kendilerini geliştirerek daha da etkin bir güvenlik katmanı oluşturuyor.
Sürekli güvenlik testi ve red teaming
Tehditlerin sürekli değişen yapısı, güvenlik testlerinin de düzenli aralıklarla ve kapsamlı şekilde yapılmasını zorunlu kılıyor. Red teaming çalışmaları, kurum içi savunma mekanizmalarını gerçek saldırı senaryolarına karşı test etme imkanı sunuyor. Balcı’nın deneyimlerine göre,“Yıl içinde düzenli şekilde yürütülen red teaming çalışmaları, kurumun savunma reflekslerini diri tutuyor ve güvenlik açıklarının büyümeden tespit edilmesini sağlıyor.”
Çapraz disiplinli ve insan odaklı yaklaşım
Siber güvenlik, yalnızca teknolojik birikim ve çözümlerle sınırlı bir konu değil. Sosyal mühendislik, oltalama (phishing) ve içeriden gelen tehditler göz önüne alındığında, çalışan farkındalığı ve eğitimlerinin rolü daha da net ortaya çıkıyor. Yani kurumların güvenlik politikaları, insan faktörünü içine alan geniş kapsamlı bir kurguya sahip olmalı. Aksi takdirde, teknolojik yatırımlar ne kadar güçlü olursa olsun, insan hatası veya ihmali telafisi zor sonuçlar doğurabiliyor.
Rekabet avantajı için ileriye dönük tavsiyeler:
- Hangi verinin ne kadar kritik olduğu, hangi süreçlerden geçtiği ve kimlerin erişiminde bulunduğunun netleştirilmesi, güvenlik stratejilerinin daha etkin kurgulanmasını sağlar.
- Geleneksel çözümlerin (Firewall, IPS/IDS, EDR vb.) ötesine geçerek makine öğrenimi ve davranış analizi tabanlı platformlara yatırım yapmak, saldırı yüzeyini daraltır ve uzun vadede daha sağlam bir savunma sunar.
- Çalışanların ve yöneticilerin katıldığı düzenli eğitimler, sosyal mühendislik veya sofistike phishing kampanyaları gibi modern tehditlere karşı kurumu diri tutar ve olası saldırılara karşı korur.
- Ulusal ve uluslararası düzenlemeler çerçevesinde, veri gizliliği ve siber güvenlik yükümlülüklerini eksiksiz yerine getirmek, hem cezai yaptırımlardan kaçınmayı sağlar hem de kurumsal itibar ve müşteri güvenini güçlendirir.
Veri ekonomisi, iş dünyasında çığır açan fırsatlar yaratmayı sürdürüyor. Aynı zamanda bu fırsatlar, verinin güvenliğinin sağlanmasını her zamankinden daha kritik hale getiriyor. Erdinç Balcı gibi uzmanlar da dijital dünyada rekabet avantajının korunması için yenilikçi ve proaktif güvenlik stratejilerinin uygulanması gerektiğini özellikle vurguluyor. Bu stratejiler, yalnızca teknolojik altyapıyı değil, insan faktörünü ve kurum genelinde hakim olacak bir güvenlik kültürünü de içine almalı.
Her geçen gün daha da karmaşıklaşan tehditler karşısında veri varlığını korumak isteyen kurumlar, bir an önce yeni nesil güvenlik yaklaşımlarını benimsemek durumunda. Bu sayede hem rekabet gücünü korumak hem de kurumsal itibar ve yasal uyumluluk açısından sürdürülebilir bir başarı sağlamak mümkün olacak gibi görünüyor.
Öne çıkan görsel: Patrick Tomasso/Unsplash




