İnsanlığın bugün ürettiği veriye devasa diyorsak, yarının verilerindeki hacim, çeşitlilik ve hız ile kıyasladığımızda okyanusta bir damla gibi kalacak. Peki yakında miktarına koyacak isim bulamayacağımız bu verilerle nasıl çalışacağız?
Tüm “bağlı” nesnelerin taşıdığı algılayıcılar durmaksızın veri üreterek kullanıcılarına durumlarını ve ölçümlerini bildiriyor. Bu sayıya denkleme dahil olacak taşıtları, örneğin sürücüsüz tır, kamyon ya da otomobilleri ekleyelim. Dilerseniz kargo için kullanılan gemileri, uçakları ve konteynerleri de katalım. Tüm bu elementler veri yönetimini gerçek bir baş ağrısına dönüştürmek için yeterli bile. Bu arada, bu yazdıklarımız sadece bugün yönetilebilen cihazlar. Birçok uluslararası lojistik grubu veri noktalarını artırarak paketleri tek tek de takip edebilmek istiyor. Burada beklenti bugünkü 20 veri noktasından 100 noktaya çıkış, yani veri miktarı en az 5 kat artacak.
Bugüne kadar hiç bu kadar çok veri ile çalışmadık.
Bu veri patlaması elbette problem yaratacak. Bugüne dek hiç bu kadar çok veri üretmedik, bu da BT altyapısı tasarımının gelen veri patlamasını kaldırabilecek şekilde olmasını giderek güçleştiriyor. Herkese açık bulut gibi nispeten yeni ürünlerin özellikleri ile bu dertlere çeşitli çözümler sunuluyor, ancak bunlar da henüz Nesnelerin İnterneti’nin ürettiği verilere tam olarak adapte olmuş durumda değil. Bu verileri işleyeceksek, sisteme nasıl eriştiklerine ve veritabanınca nasıl işlendiklerine bakmakta fayda var. Veritabanları verileri farklı amaçlarla depolarlar: Takip bilgileri için işlem bazlı sistemler, uzun dönem arşivler için kayıtlar ve gündelik aktiviteleri takip etmek için veri analiz sistemleri. Binlerce algılayıcının ürettiği ve veri noktalarının sıralamasına duyarlı IoT verileri için bu devasa bilgi hacminin yönetimi boyutlandırmaya açık olması gerekmektedir. Bu sebeple de bulut veritabanları kullanmak
daha avantajlı olur.
Herkese açık bulut kolaylık ve mâliyet avantajı getiriyor.
Var olan sistemlerini güncellemek yerine iş dünyası için herkese açık bulut kullanmak, hızlı ölçeklenme özelliği ile kolaylık ve mâliyet avantajı sağlar. Bulut veritabanları bu ihtiyaçları karşılarken, karşınıza bazı engeller de çıkartırlar. Bunun başında “güven” geliyor. Lojistik ve taşımacılık sektöründeki birçok şirket, özellikle de uluslararası çalışanlar artık işleri için hayatî önemde veri setleri ve uygulamalara sahiptir. Çoğu durumda, bu uygulamaları bulut hizmet sağlayıcılara aktarmaları uzun vakit ve iş gücü gerektirecektir. Ayrıca son dönemde veri, olması gerektiği gibi, son derece değerli bir varlık olarak kabul görmeye başladı. Her ne kadar bulut hizmet sağlayıcılar güvenlik açısından A ya da B kurumundan daha iyi donanım, yazılım ve tasarıma sahip olsa da, müşterileri verilerinin depolanma ve kullanılma biçimleri konusunda her geçen gün çok daha hassas hâle geliyorlar. Lojistik şirketleri ise kaderlerinin bu olduğunu düşünerek üçüncü taraflara güvenmek istemiyor.
Amazon hem hizmet sağlıyor hem rekabet ediyor.
İşin içine perakendeyi de katarsak, durum biraz daha enteresan hâle geliyor. Amazon’un teslimat işini de ele aldığını görüyoruz ve bu durumda lojistik şirketleri bulut için kullandıkları bir şirketle eninde sonunda rekabete girmek durumunda kalabilir. Bunu önlemek için akla gelen çözümse hibrit bulut. Bu yaklaşım, dünyada da yaygınlaşmaya başladı. Gartner’ın tahminine göre 2020 yılında şirketlerin yüzde 90’ı hibrit altyapı yönetimi kullanıyor olacak ve bulut altyapı hizmetlerine 60 milyar euro ayırılmış olacak. İkinci büyük zorluk ise karmaşıklık. Lojistik şirketleri
son derece sofistike uygulama ağları ile süreçlerini işletir ve veriyi içeride yaratır. Buna ek olarak bağlı nesnelerden gelen veri de işlemeye alınır. Bu iki veri setinin sorunsuz birleşmesi ise işin devamlılığını sağlar. Ancak bu iş için verileri hazırlamak, sanıldığından daha zordur. Bulut bazlı bilgi işlem ve depolama hizmetleri tüm bu veriyi hızla depolayıp işlemeye hazır hâle getirirken, veritabanları bunu yapamaz. Çoğu klasik veritabanı, tek nesne ile ya da tek bir noktadaki veri kümeleriyle çalışır ve bu da onları bulut için uyumsuz yapar.
Mimarinizi buluta göre yenilemelisiniz
Yeni IoT hizmetlerinin ortaya çıktığını gördüğümüz bu dönemde, bulut bilişime yönelen şirketler, veritabanı nesnelerini bulut üzerinde tutamazlar. Sistem mimarilerini baştan bu şekilde kurmuş olmaları gerekir. Bir diğer deyişle, bu nesnelerin tamamen dağıtık olması, sayısız düğüm üzerinde çalışması ve bir “ana” düğüm olmaksızın sistemin işlemesi gerekir. Benzer şekjilde bir bulut veritabanı da belki milyarlarca algılayıcı ve cihazdan gelen, farklı bölge ve kanallardan ulaşan ayrı insanların verilerini işlemelidir. Bu gereksinim, bir başka gereksinimi daha doğurur. Talep seviyesine göre bu yetenekleri yeniden ölçeklendirebilmelidir. Çoklu sistemler üzerinde koşan hibrit bulut ortamı, sadece altta yatan bulut sistemi ister herkese açık ister özel olsun, bel bağlamamalı. İdeal şartlarda, haricî noktaları ve hizmetleri avantaja dönüştürmek için çok sayıda herkese açık bulutta çalışmalıdır. Bulut hizmetinin tipinden ya da hizmet sağlayıcının kimliğinden bağımsız şekilde farklı noktalardan çalıştırılabilmesi ve her noktada aktif olması, IoT stratejilerinin uygulanmasıyla ortaya çıkan inanılmaz veri akışıyla baş etmeyi sağlar.