Finans sektörünün dijital dönüşümü son hız devam ediyor. Bankaların üst yönetimi, orta düzey yöneticiler ve hatta teknik ekipler bile birlikte çalışma araçları ve SaaS uygulamalarını her gün kullanır hale geldiler. Çalışma arkadaşlarıyla bağlantıda kalabilmek, müşterilere anında mesajlaşma platformları üzerinden destek verebilmek, müşterilerle yüz yüze görüşebilmek için video konferans yapmak ya da uzak bir sunucudaki verilere erişmek için bu araçlar eşsiz bir çözüm sunuyorlar. Bu araçların popülerlik ivmesi, finansal kuruluşların bu yıl boyunca yatırımlarını artırmaları sebebiyle hızını koruyacak.
Gartner, küresel SaaS endüstrisinin bu yıl 121 milyar dolarlık büyüklüğe ulaşmasını bekliyor. 2019’da SaaS pazarı 102 milyar dolarlık büyüklüğündeydi.
Yeni SaaS araçlarının adaptasyonu, bir gereklilik olduğu kadar fırsat da. Bankalar ve BT ekipleri, yatırım yaptıkları araçların verimliliği olumsuz etkilemediğinden emin olmak durumunda. Tüm bunlar bir yana, bu araçların müşteri deneyimini de olumsuz etkilememesi gerekiyor.
Bunun kararını verirken performans kadar, görünürlük ve ağınızda çalışan uygulamaları iyi tanımanız önem taşıyor.
Birlikte çalışma araçları ve SaaS uygulamalarının yükselişi
Geçen yılın mart ayında, bankalar ve finansal kurumlar iletişim biçimlerini neredeyse bir gecede değiştirmek zorunda kaldılar. Dijital dönüşüm çalışmalarına hız vermeleri gerekirken, dağıtım kanallarının çalışır halde kalması için acil durum önlemleri aldılar.
Bu kurumlar ayrıca, sosyal mesafe önlemlerine uyabilmek için yeni iş pratikleri edinmek durumunda kaldılar. Aslında uzaktan çalışmanın oldukça zor olduğu bir sektörde, birlikte çalışma araçlarına geçiş yapmaları gerekti.
Pandeminin zorluklarına karşı, banka ve finansal kurumlardaki ekipler, Office 365, Slack, Trello gibi SaaS ve birlikte çalışma araçlarına önemli yatırımlar yaptı. Pandeminin ilk ayında Microsoft verilerine göre Teams kullanımı %70 artarak, günlük 75 milyon kullanıcıya yükseldi. Arka arkaya gelen kapanma önlemlerinde, bu yazılımların kullanımı, finansal servisler dünyasında iş sürekliliğini sağlamak için kritik bir rol oynadı. Dağınık iş gücünün etkin bir şekilde iletişim kurabilmesini, verimliliğini sürdürebilmesini ve çalışanların fiziksel öncelikli bir dünyadan siber ortama taşındığı bir durumda birbirleriyle iletişimde kalabilmelerini sağladı. Bunlara ek olarak, mortgage, finansal muhasebe, perakende bankacılığı, müşteri hizmetleri, CRM ve İK sistemleri de uzaktan kullanılmak durumundaydı. Bu durum, BT ekipleri için çok sayıda uygulamanın ve ağa katılan yeni cihazların güvenliğini sağlamak, erişimlerini ve bunlar sonucunda oluşan bant genişliği yükünü yönetebilme zorluklarını ortaya çıkardı.
Riverbed’in bir çalışmasına göre finansal endüstrideki karar alıcıların neredeyse yarısı (%44), eski teknolojilerin işlerine önemli düzeyde olumsuz etki ettiğini gösteriyor. Bu sebeple banka ve finansal kuruluşların hızlı hareket ederek bu yeni çalışma biçimine uygun teknolojileri devreye almaları gerekti.
Hibrit modele geçiş
Geçen yılın ikinci yarısında birçok ülke ve bölgede kısıtlamaların “yeni normal” adlı kısmi serbestliğe dönüşmesi sonrasında bankalar hibrit bir modele geçerek, pandemi öncesi ve sonrası dönem arasında köprü kuran bir yaklaşımı benimseye başladı. Bu geçiş, finansal kuruluşlar için, müşterilerin bir yıldan uzun süredir beklediği esneklik ve çevikliği sunabilmeleri için bir fırsat olarak değerlendirilebilir.
Bankalar hibrit çalışma modeli ya da ofislere kesin dönüşten hangi yaklaşımı izlerse izlesin, pandeminin bulaş dönemi bitmeden çalışanlar fiziksel ve uzaktan çalışma arasında git-gel yapmak durumunda kalacaklar. Hibrit modelin yaşama geçirilmesi ise, diğer yandan SaaS uygulamaları, birlikte çalışma araçları ve onların performans sorunlarını ortadan kaldırarak ağda tam görünürlük sağlaması sayesinde, geçişi kolaylaştıracaktır.
Finans sektöründe görünürlük ve optimizasyon
Çalışanlar ve müşteriler bankalardan ve finansal hizmetlerden profesyonel kalitede deneyim bekliorlar. Kullanışsız, yavaş ve hatalara sebep veren araçlar, artık kabul edilemez nitelikte ve hem müşteri hem de çalışan deneyiminde olumsuz etki yaratıyor. Kurumların deneyimi olumlu etkilemek için ağda bütüncül görünürlük sunabilen teknolojileri benimsemesi gerekiyor. Bunu yapabilmek için tüm uygulamalardan ve cihazlardan verileri bir araya getiren ve analiz edebilen ağ performans yönetimi çözümleri kullanmalarında fayda var. Bu çözümlerden elde edilen bilgiler, BT ekiplerinin ortaya çıkan problemleri tespit etmesine ve ivedi önlem alabilmesine yardımcı oluyor.
Karşılaşılabilecek problemler arasında, özellikle düşük ağ performansı, çalışanların gecikme ve bant genişliği problemlerini çözmekle uğraşmalarına sebep olduğundan verimliliğe büyük bir darbe vurabiliyor. Bu darbe, bankacılık operasyonlarını ve müşteri deneyimini olumsuz etkiliyor. Basit bir ağ hatası ya da ağır çalışan bir sistem, bir mortgage’ın onaylanması, bir yatırımın yapılması gibi süreçleri etkileyebildiği gibi, bir finansal kuruluşun müşteri nezdindeki itibarını da etkiliyor.
Etkili ağ ve uygulama performansı araçları ise buna benzer sıkıntıları ortadan kaldırmak için birebir. Bu araçlar sadece performansı belirli bir seviyede tutmak için değil, uygulamaları optimize edip, doğru zamanda doğru bağlanabilirlik seçeneklerini sunarak uygulama hatalarını, çakılmalarını ve gecikmeleri ortadan kaldırabiliyor.
SaaS ile bankacılığın geleceği
Geride kalan bir yıl bankalara ve finansal kuruluşlara tek bir şey öğrettiyse, o da başarıya giden yolda çalışanları ve müşterileri doğru teknolojiyle desteklemek olmalı. Ancak sadece “en iyi” SaaS ve birlikte çalışma araçlarını satın almak yeterli değil. Ağdaki görünürlüğü iyileştiren, uygulama performansını optimize eden destek mekanizmalarının da süreçlere adapte edilmesi, bankaların hayatta kalmasını sağlamakla kalmaz, büyümelerinde de rol oynar.
Bu yazı Digital Report Dergisi 7. sayısında yayınlanmıştır.