RPA teknolojisi sayesinde robotlar iş gücü içerisinde önemli bir yer bulmaya başlıyor.
Tekrarlı, sıkıcı işleri robotlara devrederken, iş dünyasını nasıl bir değişim bekliyor? Robotik süreç otomasyonu (RPA) Türkiye ve dünya pazarında ne seviyede, işsizliği etkiler mi, otomasyon Türkiye’ye nasıl bir katkı sağlar, UiPath Türkiye Genel Müdürü Tuğrul Cora ile konuştuk.
RPA teknolojisi nedir, ne gibi avantajlar sunuyor?
Nasıl endüstriyel robotlar fabrikadaki fiziksel iş gücünü taklit ediyor, onlara yardımcı oluyor, bazı işleri üzerine alıyor bazı işlerde de operatör yardımıyla beraber fabrikadaki bir işi hallediyor. RPA’nın yaptığı iş de bilgisayar, ekran, klavye başında oturan iş gücünü destekleyen bir otomasyon. Robot denmesinin sebebi de o. Robot denildiğinde hemen fiziksel robota akıl gidiyor, halbuki robot tanım olarak insnı taklit eden makine demek ya, bu bilgisayar başında çalışan insanı taklit eden bir robot.
Bunu yaparken de birbirini tekrar eden, sıkıcı, katma değeri düşük görevleri üzerine alıyor. Bazı işleri bağımsız olarak, 7/24 yapabiliyor, bazı işlerde de bir insanın kontrolüyle çalışıyor.
Gartner’ın Dijital Teknolojiler Değerlendirmesi’ne göre, 2020 yılında en büyük 2.000 işletmenin yüzde 73’ü robotik süreç otomasyonu kullanacak.
Ben 1995 yılından bu yana BT sektöründeyim, uzun süredir bu konulardan haberdardım ancak işin içine girene dek teknolojinin buralara kadar geldiğini ve bu kadar yaygın kullanıldığını ben dahi bilmiyordum. Bizim pazarda gördüğümüz ve yaptığımız işi daha da zevkle yapmamızı sağlayan şey, hala az biliniyor oluşu. Yapay zeka denildiğinde örneğin herkesin bir fikri var, hatta blok zinciri denildiğinde de öyle ama robotik süreç otomasyonu denildiğinde, bilgi işlemin biraz dışına çıktığınızda bilinirlik inanamayacağınız kadar az. Buna karşılık, çok somut ve kabul görmüş, çok hızlı bir şekilde işe yarayan ve epeyce de kullanılan bir teknolojiden bahsediyoruz.
RPA, dünyada ve Türkiye’de nasıl bir pazara hitap ediyor?
Gartner’ın Dijital Teknolojiler Değerlendirmesi’ne göre 2018 yılında 2.000 büyük işletmenin yüzde 19’u kullanıyor, yüzde 31’i kullanmak istiyor. 2020 yılında ise bu yüzde 73’ü kullanacak.
Türkiye’de de bunu görüyoruz, şu anda 85 müşteriye ulaştık. Burada KOBİ yok, hepsi büyük bankalar, üreticilerden oluşuyor. Biz şirketlerle görüşünce, yapılabilecekleri gösterince, samimiyetle söylüyorum, insanlar yerlerinde duramıyorlar.
2018’de Türkiye ofisinizi açtınız, o günden bugüne ne değişti?
Türkiye aslında UiPath’in erken açtığı ofislerden birisi, 15. ülke olduk, şu anda 25 ülkede ofis bulunuyor. Biliyorsunuz, kurucumuz Romen. Kurucumuz dahil, Romanya ofisindeki birçok kişinin Türkiye ile bir şekilde kişisel bir ilişkisi var hem de Romanya ile tarihi bir beraberliğimiz de var. Bu sebeple orada hep sıcak ilgi gördük. Belki bunların da etkisiyle Türkiye’ye ayrı bir önem veriyorlar. Bir çeyrek sonra, yani 2019 başında Tansu Yeğen, Doğu Avrupa ve Bağımsız Devletler Topluluğu’nun Başkan Yardımcısı oldu. Türkiye, İngiltere, Almanya, Fransa ve Güney Avrupa ülkeleriyle beraber bu bölgedeki 5 merkezden birisi oldu.
Şu anda 100 ülkeyi operasyon olarak Türkiye’den yönetiyoruz ve 20 kişilik bir ekibiz. Türkiye ofisi açıldığında dünyada yaklaşık 1.000 çalışan vardı, şu anda bu 3 binlere ulaşmış durumda. Müşteri sayısı 1.000 civarındaydı şu anda 5.000 müşteriden bahsediyoruz. Türkiye, diller sıralamasında da önemli bir yere sahip. Sistemimizin kullandığı ilk 8 dil içerisinde Türkçeleştirme de yer alıyor. Artık geliştirici ve yönetici ekranlarımız da Türkçe. 2019’u 100 müşterinin üzerinde kapatmak hedefimiz, ayrıca 500 robota ulaştık Türkiye’de.
Türkiye’deki şirketlerin yaklaşımı nasıl, geçişte şirketleri nasıl buluyorsunuz?
Diyelim bir şirketle toplantı yaptık, Proof of Concept için tarih aldık, süreci inceledik ve ertesi gün size “Happy Path” denilen türde, işlemleri ne kadar sürede, nasıl tamamladığımızı gösteren videoyu koyduk. Düşünebiliyor musunuz? İlk toplantı ve PoC görmesi arasında bir hafta oluyor. Bunu hem göstermesi kolay hem yapması hızlı.
Bir örnek var, daha dün gerçekleştirdik, 4 saatlik bir işi 4 saniyeye indirdik. Elbette bu her zaman geçerli değil, bazen robotun insanla aynı sürede tamamladığı işlemler de var karmaşıklık yüzünden ama yine de, böyle bir durumda da RPA kullanmak daha faydalı. Bir kere kesintisiz çalışabiliyor. Müşterilerimizin yüzde 90’ından da büyük bir kabul görüyoruz. Neredeyse hiç dirençle karşılaşmadığımızı söyleyebilirim. Bana sorarsanız dijital dönüşümü gerçekleştirmenin en hızlı, en düşük maliyetli, en doğru yolu bana sorarsanız.
Robotların işsizlik doğuracağını düşünüyor musunuz?
McKinsey’nin bir araştırması var, 1970-2015 yılları arasında BT teknolojilerinin kullanılmasıyla ortaya çıkan ve kaybolan iş gücünü gösteriyor. 3,5 milyon iş ortadan kayboluyor, 19,2 milyon iş geliyor. Bu ABD için bile büyük bir rakam, iş gücünün yüzde 10’una tekabül ediyor.
Şu anda otomasyon teknolojilerini ve sadece RPA değil, yapay zeka vs içerisine dahil ettiğimizde en çok ABD, ardından Japonya’nın kullandığını görüyoruz. Oradaki işsizlik oranlarına bakın, ABD’de rekor işsizlik var, %2,3 ama son 30 yılın da en düşüğü. Teknolojinin yoğun kullanımı insanları açığa çıkarmıyor, yeni fırsatlar yaratıyor.
İşletmelerden öteye bakarsak, Türkiye’nin RPA kullanmasının faydası ne olur?
Türkiye’nin en büyük problemi bugün üretmek. Küresel pazarda satabileceği ürünler için rekabetçi olmaya ihtiyaç var. Rekabetçilik için maliyetlerin düşüp verimliliğin artması gerekiyor. Hızlı olacaksınız, hatanız, eksiğiniz olmayacak, dünya kadar yerel/uluslararası düzenlemelere uyum gerekiyor. Bütün bunlar aslında bizim sağladığımız faydalar. Her şey kayıt altında, tutarlı çalışan bir sistem sunuyoruz. Dolayısıyla, bütün dijital teknolojileri etkin bir şekilde kullanmadan küresel rekabete girmemiz çok zor.
Bu yazı “Robotlar iş gücünde önemli bir pay alacak” başlığıyla Digital Report dergisinin 3. sayısında yer almıştır.