Harvard Üniversitesi, gen düzenleme aracını CRISPR-Cas9’dan farklı bir modele dayanarak geliştiriyor.
CRISPR-Cas9 gen teknolojisi, son yıllarda insanlık için bir hayranlık ve tartışma konusu oldu.
Arkasındaki bilim insanları olan Emmanuelle Charpentier ve Jennifer Doudna, gen düzenlemesini mümkün kılan bu ilke ve tekniği geliştirdikleri için Nobel Kimya Ödülü’nü aldı.
Ancak öte yandan, karmaşık ve çok tartışılan bölümleri de tetikledi. CRISPR’yi temel olarak kullanarak genetiği değiştirilmiş bebekleri yaratma, bu konulardan biri.
Harvard Üniversitesi sayesinde artık işler daha da karmaşık bir hal almak üzere. Çünkü yeni bir gen düzenleme aracı yarattılar.
Harvard tarih mi yazıyor?
Üniversitenin resmi ilan sitesine göre Harvard’ın bir parçası olan Wyss Institute for Biologically Inspired Engineering’deki araştırmacılar yeni bir gen düzenleme aracı yarattı.
Bu, ilgili bilim insanlarının aynı anda milyonlarca genetik deney yapmasına izin verecek bir teknoloji. CRISPR-Cas9’dan farklı olan Retron Library Recombineering veya RLR adlı yeni bir teknik sayesinde bu gerçekleşecek.
RLR, gen düzenleme süreçlerinin temeli olarak tek sarmallı DNA fragmanları üretebilen retron adı verilen bakteriyel DNA segmentlerini kullanıyor.
RLR araçlarının bazı ciddi sınırlamaları olduğu için CRISPR’nin çok daha gelişmiş olduğu unutulmamalı.
RLR araçları mükemmel değil
Tekniğin kendisi istenmeyen dizileri kesebilir ve hatta hücreler için toksik formunda. Ancak Harvard araştırmacılarının belirttiği gibi bazı önemli farklılıklar var. Bu farklar şu şekilde ifade edildi:
“RLR, CRISPR ile yapılması imkansız bir şey yapmamızı sağladı, rastgele bir bakteri genomunu kestik, bu genetik parçaları yerinde tek sarmallı DNA’ya dönüştürdük ve aynı anda milyonlarca diziyi analiz etmek için kullandık.
RLR, CRISPR ile sıklıkla görülen toksisiteyi ortadan kaldıran ve araştırmacıların genom çapındaki mutasyonları keşfetme yeteneğini geliştiren, oldukça çoklanmış deneyler için kullanılabilen daha basit ve daha esnek bir gen düzenleme aracı.
Bilim adamları, E. coli bakterilerinde RLR’yi test ettiler ve popülasyonun yüzde 90’ının bazı ayarlamalar yaptıktan sonra implante edilen diziyi birleştirdiğini buldular.
Bu tür bakterilere karşı antibiyotik direnç mutasyonları arayışında süreci kolaylaştırma süreci hızlandırdı. Başlangıçta tekniğin uygulanmasındaki yanlışlıklar içeren bir deneme yanılma süreci olmasına rağmen…”
Buradaki sonuç, Harvard tekniğinin emekleme döneminde olduğu, ancak prensipte işe yaradığı. Bu, RLR’nin zayıf yönlerini daha sonra CRISPR kadar sağlam hale gelmesi olasılığını destekliyor.